Mağcan Cumabay (Magjan Jumabayev)
Saygıdeğer okurlarım,
Bugünkü yazımda, gençliğini ve kısa ömrünü Kazakistan-Türkiye kardeşliğine ve Türk Birliği''ne adamış, ata yurdumuz Altay''ın çocuğu, bozkırın ateşi, Kazakistan''ın Kürşad yürekli kahramanı Mağcan Cumabay(Magjan Jumabayev)''ı sizlere tanıtmak istiyorum.
Mağcan Cumabay, işgalci ve istilacı emperyal devletlere karşı Türkiye''nin Kurtuluş Savaşı verdiğini öğrendiğinde, Kazakistan''da şehir şehir dolaşarak topladığı para, altın, mücevher ve değerli eşyaları Atatürk''ün Moskova''ya gönderdiği büyükelçi Ali Fuat Paşa(Cebesoy)''ya teslim etmiştir.
Türk Kurtuluş Savaşı''na atfen, Türkiye Türklerine hitaben yazdığı Uzaktaki Kardeşime (Alıstagı Bavırıma) şiiriyle Kazakistan''dan Anadolu Türk''ünün acısını yüreğinde hissetmiştir.
Mağcan Cumabay yüreğindeki Türklük sevdasını;
"Ne gördüysem Türklük için gördüm.
Irkım için ölmek bana şereftir!
Ben ölsem de Türklük ölmez, yücelir.
Yapsınlar ellerinden geleni...
Kalabalık halkım, kadim kara ağacım; gayreti çok, heybetli ve yiğit milletim...
Sen sabret, sırrını verme!
Gücünü bilmeyen ahmaklar kendi kendilerine yıkılacaklar!" sözleriyle dile getirmiştir.
Mağcan Cumabay, 25 Haziran 1893''te Kazakistan''ın kuzeyinde bulunan Kızılyar şehri yakınlarında Bulaev(Bulalev) kasabasında dünyaya geldi.
Babası, yaşadığı ilçede idarecilik yapmış, aydın ve ileri görüşlü bir şahsiyet olan Beken; annesi Gülsim hanımdır.
Cumabay, öğrenim hayatına doğduğu kasabada başlamış, daha sonra 1910''da Kızılyar''daki Şalakazak Medresesi''ne devam etmiştir.
Düşünce yapısını ve hayata bakış açısını değiştiren eğitimini, şimdi Rusya Federasyonu''na bağlı Başkurdistan Cumhuriyeti''nin en büyük şehri olan Ufa''da bulunan Galiye Medresesi''nde aldı.
Burada, Mısır ve İstanbul''un ilmi ortamında yetişmiş hocalara talebe oldu. Hocaları, ondaki millî ve dinî bilinç ateşinin fitilini ilk ateşleyenlerdi.
İslamî temellere dayalı öğretim anlayışı ve millî değerlere bağlı öğretmen kadrosuyla, Galiye Medresesi Mağcan Cumabay''ın hayatındaki en önemli eşiklerden birisi oldu.
Burada kısa sürede hocası Alimcan (Galimcan) İbrahimov''un dikkatini çekti. İlk şiir kitabı "Şolpan" onun yardımıyla 1912''de Kazan''da basıldı.
Daha sonra Cumabay, Kazak ve Tatar gençleri arasında Türkçü ve milliyetçi bir sembol haline geldi.
Milliyetçilik ve İslamcılık temelleri üzerine kurulan Galiye Medresesi''nin, bünyesindeki Tatar, Başkurt, Kazak ve Kırgız Türk''ü öğrencileri Rus Çarlığı''nın baskılarına karşı birleştirmek gibi bir amacı güttüğünü söylemek yerinde olacaktır.
Mağcan Cumabay, 1913 yılında Avrupa bilimini yakından tanımak amacıyla Rus Öğretmen Enstitüsü''ne kayıt yaptırır. Bu dönemde pek çok şiiri yayımlanır ve Kazak edebiyatının en tanınmış şairlerinden biri oldu. "Kazakların Puşkin''i" olarak ünlendi. 1917 yılında Rus Öğretmen Enstitüsü''nü birincilikle bitirir.
1917 yılı sonlarında Kazakistan''ın bağımsızlığını savunan Alaş Orda Partisi''ne girerek bu partinin kurduğu Alaş Orda Hükümeti''nin Maarif Komisyonu üyesi oldu. Aynı zamanda Akmola''dan (bugünkü adı Astana) milletvekili seçildi.
Anadolu Türklerinin Kurtuluş Mücadelesi''ni açıkça desteklediği "Uzaktaki Kardeşime", "Yârime"; Türk Birliği''ni savunduğu "Türkistan", "Ural Dağı" ve Türklük gururunu haykırdığı "Peygamber", "Od", "Gündoğusu" gibi şiirleri sebebiyle, Sovyet Rusya yönetiminin oklarını üzerine çekti.
1924''te Mirseyit Sultangaliyev ve arkadaşları hakkındaki soruşturma kapsamında "Milliyetçi ve Pan-Türkist" olduğu gerekçesiyle suçlandı ve kontrol altında tutulmak üzere Moskova''ya çağırıldı. Doğu Matbaası''nda Rus ve Batı edebiyatının önemli eserlerini Kazak Türkçesine çevirmekle görevlendirildi.
1927''de Kazakistan''a geri döndü. 1929''da memleketi Kızılyar''da öğretmenlik yaparken tekrar tutuklandı ve çalışma kampına gönderildi.
Eserlerinin okunması, bulundurulması, yayımlanması, hatta adının kitap ve yazılarda geçmesi bile yasaklandı.
Eşi Zeliha Hanım''ın çabaları ve Maksim Gorki''nin aracılığıyla 1935''te serbest bırakıldı.
Turancılık ve Pan-Türkçülük yaptığı iddiasıyla 1937''de tekrar tutuklandı.
Sovyetler Birliği''nin sadist ruhlu, cani ve katil diktatörü Stalin''in talimatıyla, 19 Mart 1938 tarihinde kurşuna dizilerek şehit edildi.
Mezarı türbe ve ziyaretgâh olur korkusuyla, Sovyet Rusya yönetimi tarafından yok edildi. Yani bir mezarı bile yok.
1960 yılında mahkeme tarafından suçsuz olduğu görülerek, Sovyetler Birliği tarafından resmen aklandı, ancak şiirleri üzerindeki yasak 1988''e kadar sürdü ve 1989 yılından itibaren şiirleri yayımlanmaya başladı.
Ömrünü Turan Ülküsüne ve Türk Birliğine adamış Mağcan Cumabay (Magjan Jumabayev)''ı şehadetinin 85. yılında; rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.
UZAKTAKİ KARDEŞİME
(ALISTAGI BAVIRIMA)
Uzakta ağır azap çeken kardeşim!
Solmuş lâleler gibi kuruyan kardeşim!
Etrafını sarmış düşman ortasında,
Göl gibi gözyaşı döken kardeşim!
Önünü ağır kaygı örtmüş kardeşim!
Ömrünce yaddan cefa görmüş kardeşim!
Hor bakan, yüreği taş, kötü düşman,
Diri diri derini soymuş kardeşim!
Ey Pir''im! Değil miydi Altın Altay,
Anamız bizim? Bizlerse birer tay,
Bağrında yürümedik mi serâzat!
Yüzümüz değil miydi ışık saçan ay?
Alaca altın aşık atışmadık mı?
Tepişip bir döşekte yatışmadık mı?
Anamız olan Altay''ın ak sütünden,
Beraber emip, beraber tadışmadık mı?
Akmadı mı bizim için dupduru bulak?
Şarıldayıp, şarıl şarıl dağdan inerek,
Hazırdı uçan kuş, kopan yel gibi,
Dilesek bir bir atlar, tıpkı Burak!
Altay''ın altın günü nazlanarak,
Gelende, sen pars gibi bir er olarak,
Akdeniz, Karadeniz ötelerine,
Kardeşim, gittin beni bırakarak!
Ben kaldım yavru balaban, kanat açamam,
Uçsam diye davransam, bir türlü uçamam,
Yön bulduran, yol gösteren can kalmadı;
Yavuz düşman koyar mı şimdi beni vurmadan?
Kurşunlar genç yüreğime saplandı,
Günahsız taze kanım su gibi aktı,
Kansız kalıp, kuruyup bayıldım,
Karanlık hapse sıkıca kapattı.
Görmüyorum gece gezdiğimiz ovayı,
Gündüz güneşi, gece gümüş nurlu ayı,
Nazlı nazlı ipek kundaklara sarmalayıp,
Bizi büyüten altın anam Altay''ı!
Ey Pir''im! Ayrıldık mı ulu bütünden?
Dağılıp yılmayan yağan oklardan,
Türk''ün pars gibi yüreği varken,
Korkak kul mu olduk düşmandan sinen?
Kudretli olmak isteyen Türk''ün canı,
Gerçekten hasta mı, bitti mi hali?
Yürekteki ateş söndü mü, kurudu mu?
Damarında kaynayan atalar kanı?
Kardeşim! Sen o yanda, ben bu yanda,
Kaygıdan kan yutuyoruz, bizim adımıza,
Lâyık mı kul olup durmak? Gel gidelim;
Altay''a, atadan miras Altın tahta.
Cumhuriyet, tarihi ve talihi tersine çevirendir!
SOKRATES’TEN GÜNÜMÜZE DEMOKRASİ
13 EKİM 1923 ANKARA’NIN BAŞKENT OLUŞU
Yeni anayasa tuzağı!
Boraltan Köprüsü vahşeti!
Dünyanın görmek istemediği Doğu Türkistan soykırımı!
Öğretmenler toplumun Kutup Yıldızı’dır!
Büyük Ortadoğu Projesi ve ABD emperyalizmi
Deve, çöl dikeni ve mazoşizm
İdiotlar Çağı