Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Aykut Veli Yıldız

Aykut Veli Yıldız

Türk'ün Sesi

Altay kartalı Osman Batur

Saygıdeğer okurlarım,

Bugünkü yazımda, 29 Nisan 1951''de Çin komünist yönetimi tarafından kurşuna dizilerek şehit edilen; Doğu Türkistan Türklüğünün bağımsızlık ve hürriyet mücadelesinin kahramanı, Altay kartalı Osman Batur''u, şehadetinin 72. yılında rahmetle anmak ve sizlere onun kutlu mücadelesini tanıtmak istiyorum.

Osman Batur, 1899 yılında Türklerin ata ve ana yurdu Altay''ın Köktogay Bölgesi Öndirkara mevkiinde doğdu.

Kazak Türklerinin Orta Cüz-Kerey-Abak Kerey-Cantekey-Molkı-Aytuvgan boyuna mensuptur.

Babası İslâm Bey, annesi Kayşa(Ayça) Hanım''dır.

Asıl adı Osman İslamoğlu(İslambay)''dur.

Çocukluk yılları Kazak göçebe hayatı içinde geçti. Her Kazak Türk çocuğu gibi usta bir binici ve iyi avcı olarak yetiştirildi. Cami hocalarından dinî dersler aldı.

12 yaşına geldiğinde Kazak Türklerinin halk kahramanı Boko(Böke) Batur ile tanışması hayatının dönüm noktası oldu.

Boko(Böke) Batur ondaki üstün kabiliyeti görüp, bir silahşör ve savaşçı olarak yetiştirmek üzere yanına aldı.

Ona çete(gerilla) savaşlarının bütün inceliklerini öğretti. Aynı zamanda Türkistan topraklarını işgal eden Rus ve Çinlilere karşı kin ve nefret duyguları aşıladı.

İki yıl sonra Boko(Böke) Batur, Çin askerleriyle mücadelesinde yenilgiye uğradı.

Osman''a, "Benim işim bitti ama ileride senin milletinin sana ihtiyacı olacak, çünkü senin gibi bir başkası doğmayacak. Benden ayrıl!" diye buyruk verdi.

Osman Batur''un hocasının bu buyruğuna boyun eğmekten başka çaresi yoktu.

Boko(Böke) Batur, Çinlilere yenilgisinden sonra Türkiye''ye gitmek için/üzere Tibet''ten geçerken yakalandı ve boynu vurularak şehit edildi.

Osman Batur, hocası Boko(Böke) Batur''un, "Bir gün biz kâfirleri yine çöllerin öbür tarafına atacağız. Sayıları Taklamakan Çölü''ndeki kum taneleri kadar çok olsa bile" sözünü, mücadele azminin unutulmayan küpesi olarak hep içinde ve yüreğinde taşıdı.

Bundan sonra Osman Batur''un hayatı göçler, gizli tertipler(komplolar) ve baskınlarla geçti.

Kazak gençlerinden oluşan küçük akıncı milislerinin başında, Rus ve Çin kuvvetlerini pusuya düşürür, öldürüp, kaçardı.

Nişancılığı inanılmayacak derecedeydi. Türkistan coğrafyasında hala nesilden nesile bir efsane olarak anlatılır.

At sırtında ve hareket halinde hafif makineli tüfekle kalça hizasından darbe ateşi açıp, bir düşman müfrezesinin içindeki subayları seçerek vurmak, onun sürekli yaptığı olağan işlerdendi.

Şöhreti kısa zamanda tüm Türkistan coğrafyasına yayıldı. Kazak erkekleri onu yalnız Boko(Böke) Batur''un değil, Çnigiz(Cengiz) Han''ın da varisi olarak görüyorlardı.

Cesur, şüpheci ve mağrurdu. Kendi milis erlerine yüklediği bütün sıkıntı ve sorumlulukları kendisi de paylaşırdı. Mücadelesinden geri adım attığı, düşmanına acıdığı ve dostuna ihanet ettiği hiç görülmedi.

12 Şubat 1940''da Sarıtogay şehrinde Akit Hacı Camii''ne Çinliler tarafından yapılan saldırılar üzerine İris ve Esim Han liderliğinde, Çin yönetimine karşı başlatılan protesto ve mücadelere katıldı.

Çinli yetkililer, İslâm Bey''den silâhların toplanıp teslim edilmesini isteyince, Osman Batur babasının ısrarına rağmen silâhını teslim etmedi ve "Bugün silâh veren, yarın canını da verir, istiyorlarsa gelip alsınlar!" dedi.

Osman Batur, 1930''larda az tanınan bir milis kuvvet lideriyken, 1940''da Altay bölgesinin Vali Generali Sheng Shicai''ye karşı başlatılan Kazak ayaklanmasının liderlerinden biri oldu. Ayaklanma, yetkililerin Kazakların otlaklarını ve sulama yerlerini alıp, Dunganlara ve Çinli köylülere devretmesiyle başladı.

1942 yılında Moğolistan Devlet Başkanı Çoybolsan aracılığıyla Sovyetler Birliği''nden yardım almaya başlayan Osman Batur, Mart 1942''den Nisan 1943''e kadar hükümet askerlerine baskınlar yaparak düşmana büyük zayiatlar verdirdi.

Bunun üzerine ikinci hanımı, üç oğlu ve beş kızı hapsedildi. Tek erkek kardeşi Delilhan İslâmoğlu da Çin kuvvetleri tarafından 1942''de katledildi.

Hür Altay(Erikti Altay) Teşkilât Divanı''nın 22 Haziran 1943 tarihinde Bulgan şehrinde yaptığı bir törenle Osman İslamoğlu''na "Han" rütbesi ve kahramanlıklarından dolayı da "Batur" unvanı verildi.

Osman Batur, 7 Ekim 1944''te Özerk İli İdaresi tarafından Altay Valiliğine tayin edildi. Bunun üzerine Çinliler, Osman Batur''un 18 yaşındaki kızı Kabiyra ile 14 yaşındaki oğlu Baydolla''yı anneleri Mamey''in gözü önünde hunharca katlettiler.

11 yaşındaki oğlu Kariy ve 9 yaşındaki kızı Sapiyan''ı da 20 metre derinliğindeki bir kuyuya attılar.

Evlâtlarına yapılan bu muamele karşısında Osman Batur''un eşi Mamey intihara teşebbüs etmiş fakat kendisini attığı azgın nehir sularından kurtarıldı.

Bu vahşet, Osman Batur''u davasından ve mücadelesinden zerre uzaklaştırmamış, aksine içindeki intikam ateşini alevlendirmiştir.

Çin''in zalimce artan baskıları karşısında Osman Batur, 1945''te Ulusu Koruma Teşkilâtı (Uluttu Korgav Uyumu)''nı kurdu.

Ardından 6 Eylül 1945''te yapılan bir törenle Altay halkının savaşı kazandığı ilân edildi. Hemen sonrasında Moğolistan ve Sarsümbe''deki Rus konsolosu, Osman Batur''un yönetimini tanıdıklarını bildirdi.

Doğu Türkistan Millî Ordusu''nun Manas''a gelmesi üzerine Çin Hükümeti ateşkes ilân edince, İli Özerk Yönetimi liderleri elçilerini Urumçi''ye gönderdi.

Barış görüşmeleri 14 Eylül 1945''te başladı, müzakereler neticesinde Çin Hükümeti ve İli Özerk Yönetimi arasında "11 Bitim Anlaşması" imzalandı (2 Ocak 1946).

Osman Batur, bu dönemde kardeş kavgasının tarafı olmamak adına bir taraftan bölgeden uzaklaşıp Baytik dağına çekilirken, diğer taraftan Urumçi''de iş başına gelen Dr. Mesut Sabri Baykozi ve İsa Yusuf Alptekin beylerle gizli görüşmeler yapmaya başladı.

Zikredilen bu dönemde, kurulan koalisyon hükümeti vasıtasıyla ülkede Sovyet tesirinin artması üzerine Çin Merkezî Hükümeti, 19 Mayıs 1947 tarihinde Urumçi Hükümet Başkanlığına Mesut Sabri Baykozi''yi getirdi.

Haziran 1948''de Mesut Sabri Baykozi, Osman Batur''u Urumçi''ye davet etmiş ve karşılama programı İsa Yusuf Alptekin tarafından tertip edilmiştir.

Urumçi Hükümeti aynı zamanda İli Özerk Yönetimi''nin kendileriyle hareket etmemesi dolayısıyla "hain" ilan ettiği Osman Batur''u tekrar Altay Valiliğine atadı.

10 Haziran 1948''de Urumçi ziyaretini gerçekleştiren Osman Batur, halk tarafından sevgi gösterileriyle karşılandı.

13 Ekim 1949''da Doğu Türkistan, yeni kurulan Komünist Çin''in işgaline uğrayınca Osman Batur, Milleti Yükseltme Cemiyeti''ni kurdu.

Doğu Türkistan''daki gelişmelerden rahatsız olan Müslüman Türk liderleri düzenledikleri bir toplantıda "Doğu Türkistan''da kalıp Komünist Çin''e karşı mücadele mi edelim? Yoksa vatan için vatandan mı ayrılalım?" hususunu tartışmış, dış ülkelerden herhangi bir desteğin olmaması ve güçlü Çin komünist ordusuna karşı yapılacak mücadelede sadece hayatlarını kaybeden insanların olacağı düşüncesiyle dış ülkelere göç etmeye karar verdiler.

1947 Hükümetinin Maliye Bakanı Canım Han Hacı, 11 Eylül 1949 tarihinde Urumçi''yi terk ederek Osman Batur''la buluştu. Böylece tarihin en dramatik göç yolculuğu başladı.

Sincan Eyalet Valiliği görevinden azledilen Dr. Mesut Sabri Baykozi''nin yerine göreve getirilen Burhan Şehidî ise 17 Eylül 1949''da Osman Batur''u Altay Valiliği görevinden almış ve yakalanması için üzerine askeri birlikler sevk etmiştir.

Osman Batur ise bir taraftan yolculuğuna devam ederken diğer taraftan üzerine gelen Çin Komünist birliklerine karşı çarpışmaya başladı.

Çin karşısında tutunamayacağını anlayan Osman Batur, yanında kalan az sayıdaki milis kuvvetle birlikte 28 Ağustos 1950''de çarpışa çarpışa Makay''a ulaştı.

Çin Komünist birlikleri ise Osman Batur''un yakalanması için 8. Kızıl Alay''ı görevlendirdi. Dunkuang''daki 8. Kızıl Alay, 10 Şubat 1951''de Kayız''a hareket etti.

Osman Batur, Komünistlere karşı son savaşını yaptığı Kayız''da 17-18 Şubat gecesi sabaha karşı Çin Kurtuluş Ordusu''na esir düştü.

21 Şubat''ta Dunkuang''a, oradan da 16 Mart''ta Urumçi''ye götürülen Osman Batur''a çok ağır işkenceler yapıldı.

Çin yönetimi işe yarayacak bilgi alamayacaklarını anlayınca, Osman Batur''u göstermelik bir mahkemeye sevk ettiler.

Mahkeme, Osman Batur hakkında önceden verilmiş kararı, 19 Nisan 1951 tarihinde açıkladı: "Devrim düşmanlığı suçundan idam!"

29 Nisan 1951''de idam kararı infaz edilmeden önce Urumçi sokaklarında at üzerinde elleri arkadan bağlı olarak dolaştırılan Osman Batur, "Ben ölebilirim ama dünya durdukça benim milletim mücadeleye devam edecek, Osman Baturlar hep var olacaktır!" diye haykırıyordu.

Kızı Azapay''ın da esir olarak çalıştırıldığı bir elbise imalâthanesine götürülüp, göğsüne asılan "İşte Batur''unuz Osman" levhası ile Urumçi sokaklarında teşhir edildi.

Önce kulakları, sonra elleri kesildi, ardından kurşuna dizilerek şehit edildi.

Doğu Türkistanlı yazar Abdurrahman Hacımelek, Osman Batur''un hayatını anlattığı bir makalesinde yakalandıktan sonra şehit edilişini şöyle anlatıyor: "Çin askerleri nişan almış bekliyorlardı. Osman Batur, "Allahuekber" dedi ve ardından kurşun sesleri geldi. Sanki namaz kılıyordu. Önce diz üstü düştü, sonra alnı secdeye vardı. Bir rütbe daha kazanmıştı: Şehitlik!"

"Baş kaldırsa esarete yeni bir Osman Batur Han,

Bebekler bile vurulur beşiklerinde kana boyanır Türkistan!"

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları