Üniversitede sosyal kaçınmalar
Yeni eğitim-öğretim yılına çoğunlukla yüz yüze eğitimden devam edileceği açıklanalı epey mutluyum.
Burada beni memnun eden unsur, üniversiteli gençlerin kampüs hayatı deneyimlerinin oluşacak olmasıdır.
Hem eğitim hem de kariyer patikamızda oldukça kritik geçiş zamanları vardır.
Üniversiteden iş hayatına…
İş hayatından emekliliğe… gibi.
Ama genelde çoğu kişinin en keyif aldığı liseden üniversiteye geçiş süreci, kimisine göre bir kabus olabiliyor.
Konfor alanını terk eden gençler, yeni ve daha özgür bir sosyal ortam ile karşılaştıklarında bazen:
"Ya yanlış bir şey söylersem?"
"Ya kendimi kötü ifade edersem?"
"Konuşmasam daha iyi çünkü insanlar sıkılabilir."
"Kabul görmeyeceğim!" şeklinde düşünürler.
Bu düşünce kalıplarıyla üniversitede karşılaşacağınız hayat (davranışlar):
Ortamlara girmeme… İnsanlar uğraşmadıkça, onlar talep etmedikçe yeni etkileşimler-ilişkiler kurmama ve odada/evde yalnız başına geçirilen zaman olacaktır.
Bu düşünce kalıplarıyla yaşayan bireyler psikolojik danışmanlık talep ettiklerinde, çoğunlukla artık depresyon ve kaygı belirtileri gösterirler.
Çünkü, böyle düşünerek ortamlara girilmemiş; veya girilmişse de düşük etkileşimden dolayı kabul görmediği varsayımına ulaşılmış; veya birkaç olumsuz deneyim sonucunda "haklıydım, işte sonuç ortada" gibi düşünceler üretilmiştir.
Bazen sonuç bahsettiğim kadar ciddi olmasa da:
"Özgüvensizim; yetersizim; sosyal becerilerim yok" gibi düşüncelerle, akademik performanslarını da etkileyecekleri bir örüntüye girerler.
Genelde akademik performans düşüklüğünden kaynaklı danışanların ise erteleme, çabuk vazgeçme, az ve kalitesiz insan etkileşimi davranışları sıkılma ve gelecek kaygıları gibi duygulara eşlik eder.
Yani bu akademik baskının kararttığı ortamdaki en kıymetli parametre olan sosyal hayata dahil olmanın faturası işte bu kadar ağır olabilir.
O nedenle, yeni akademik yıl başlamadan bu düşünce kalıpları geçmişte olmuş veya şimdiden kendini gösteren gençler şunları unutmasın:
Bilişsel yapımız, devamlı ve tekrarlı olarak yaptığı eylemlerde uzmanlaşır.
Siz, devamlı ve tekrarlı olarak bu bahsi geçen düşünceleri ön planda tutup, onların sonuç verdiği davranışları sergilerseniz:
Kaygı bozukluğu ve depresyonda uzmanlaşırsınız.
Buna karşın, devamlı, tekrarlı ve kasıtlı olarak, bu düşüncelere rağmen sosyal ortamlara girerseniz;
Kendinizi iyi veya kötü olmasına bakmadan ifade ederseniz ve
Kendinizi daha az yargılarsanız:
Özgüven, özsaygı ve öz-yeterlikte uzman olursunuz.