Türk'ün öz yurdu Diyarbakır gerçeği
Ziya Gökalp, 8 Ağustos 1922 tarihinde Prof. Dr. Fuat Köprülü''ye Diyarbakır''dan bir mektup yazıyor... Bu mektup, Diyarbakır''ın Türklüğü açısından önemli bir belge ve bölücülerin suratına etkili bir tokat..
Milli Mücadele devam ediyor, Büyük Taarruz''a 18 gün var. Fakat Ziya Gökalp boş durmuyor, o sıralarda bulunduğu memleketi Diyarbakır''da da araştırıyor, Türklük açısından önemli bulguları tespit ediyor ve paylaşıyor arkadaşıyla. İşte Prof. Dr. Fuat Köprülü''ye hitaben yazdığı mektupta şunları yazıyor:
"İstanbul Dârü''l-fünûnu Türk Edebiyatı Tarihi Müderrisi Köprülüzâde Fuad Bey''e
Muazzez Kardeşim,
Size bu mektubu getiren İskender Paşazâde Mustafa İskender Bey akrabâmdan, çok tahsil heveslisi bir gençtir. Galatasaray Sultanîsi''nde Fransızca öğrendikten sonra, Fransa''da bir liseye girmek, onu bitirdiğini müteâkip Sorbonne''a devam etmek emelindedir. Çok çalışkan olduğundan ve maddî heveslere kıymet vermediğinden muvaffak olacağına eminim. Mektebe yerleşmek husûsunda bir güçlük karşısında kalırsa, yardım etmenizi recâ ederim.
Burada halk masallarını topluyorum; bâzılarını Küçük Mecmua''da göreceksiniz. Lisân husûsunda İlmî usule tamâmıyle riâyet mümkin olamıyor; çünki, iyi bir masalcı bulamadım. Folklorunu halk itikadlarına âit kısmını da toplayacağım. Diyâribekir''in eski şarkılarını terennüm edebilen yaşlı hanânendelerinden eski besteleri nota ettiriyoruz. İstanbul''da tab''ı kolay olursa, millî mûsikîmize esas olacak olan bu halk nağmelerinin notalarını göndereyim.
Bundan başka, buradaki Türk, Kürd ve Arap aşiretlerine dâir etnografik tedkıkât da yapıyorum; bu eserlerden Diyâribekir''e mahsus küçük bir etnografi enstitüsü meydana gelecek. Bâzı arkadaşlar da, Diyâribekir''in arkeolojisi ile meşgûl. Bir taraftan da bir arkeoloji müzesi te''sis etmek üzreyiz. Diyâribekir, arkeoloji ve mi''mârî nokta-i nazarından çok zengin bir yerdir. Sûr''unun, câmi''lerinin her taşında ya bir yazı, yâhut bir resim görülür. Resimlerin çoğu Selçukîler''e ve Akkoyunlular''a âittir. Artukîler''in Arapca unvanları sayıldıktan sonra, Türkçe unvanları da şu sûretle sıralanıyor: Alp İnanç Yabgu Kutluk Beg... Görülüyor ki, Artukîler de Yab''u, yâni il sâhibi beyler imişler. Bu il, Diyâribekir''in ilk Türk ahâlîsini teşkil etmişler. Sonradan Hârezm Yürükleri, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve en sonra Timur Leng''le gelen Türkmenler burada izlerini bırakmışlardır. Burada Halaclar ibtidâ Kürdleşmiş, şimdi de Araplaşıyor. Kanglılar, bir pirinç mezra''asma adlarını vermişler: Kanglı Madrabı Oğuzlar, Karacuk dağını buraya Karacadağ nâmıyle getirmişler. Burada Kürdleşmiş Karakeçiler ile Türkân aşireti sâkindir. Kanglı Madrabı da buradadır. Diyâribekir köylerinin, hele Karacadağ civânndaki bütün köylerin ve pınarların isimleri Türkçe''dir. Daha uzakta Begdili ve Döger boyları var. Cerabulus''taki Begdililer Türkçe''den başka bir lisân bilmiyorlar; hâlbuki Siverek ile Urfa arasında yaşayan Begdililer ile Dögerler Kürdce konuşuyorlar. Rakka civârında yaşayan Dögerler de, Türkçe''den başka bir dil bilmez. Cerabulus''ta boybeylerinden başka ilbeyleri de var. Boy''un taksimâtına oymak nâmı veriliyor; hattâ Karkın boyu da, Begdili oymaklarından birinin adı olmuş.
Ozan kelimesi de, burada izlerini bırakmış. Diyâribekir''in Rûm kapısı semtinde bir sokağın adı Ozan-köçesi''dir. Şark nâhiyesi köylerinden birinin adı Ozan-kışla''dır. Bâzı mânilerde de mahfûz kalmıştır :
Ağlarım ozan gibi,
Kaynarım kazan gibi,
Sarı sarı yapraklar
Dökerim hazân gibi.
Çok dertli dertli söylenen adama da, "Ozan mı oldun?" derler. Hulâsa burası, filoloji, etnografi ve folklorel nokta-i nazarından tedkike çok lâyık bir memlekettir.
Biz burada yerli tedkikleri yapacağız. Bâri siz de, Avrupalıların tedkiklerini lisânımıza naklediniz. Macarlar''ın, Almanlar''ın topladığı halk masallarımız, hâlâ millî yazımızla neşredilmedi. Kara-Kırgızlar''ııı Manas Menkabesi, Başkurdlar''ın halk şiirleri, Kara-çaylar''ın halk mûsikîsi lisânımıza nakledilmedi. Orada İlmî bir teşkilât hâlinde bu işler yapılamaz mı? Yeni Mecmua tarzında bir mecmua çıkarılmaması da, İstanbul için bir eksikliktir. Anadolu, İstanbul''dan daha büyük bir fa''âliyyet ister. Eski arkadaşlar birleşerek, Yeni Mecmua''yı da ihyâ edebilirsiniz.
Halk Kütüphânesi''ne Küçük Mecmua''dan gönderdiğimiz için orada bir hisâbımız vardır. Gerek Türkçe, gerek Fransızca ve İngilizce çıkacak faydalı kitapların isimlerini vererek Küçük Mecmua nâmına gönderilmesini mezkûr kütüphanenin sâhibine söylerseniz çok iyi olur.
Peder Bey''in ellerinden öperim. Refikam, vâlideniz ve refikanız hanımlara selâm ederler. Kızlarım, hemşireniz hanım''a selâm ederler. Küçük yavrunuzun gözlerinden öperim. Bütün arkadaşlara selâm...
Bâkî; derin hürmetler.
Diyâribekir - 8 Ağustos, 1338 (1922)."
(Ziya Gökalp''ın Neşredilmemiş Yedi Eseri ve Aile Mektupları - Diyarbakır''ı Tanıtma Demeği Neşriyatı No: 4 Gökalp Külliyatı Nu: 3 - Hazırlayan: Ali Nüzhet Göksel - Işıl Matbaası 1956.)
Evet kendi de Diyarbakırlı olan büyük Türk miliyetcisi, Atatürk''ün de fikirlerinin babası sayılan Ziya Gökalp''ın Prof. Dr. Fuat Köprülü''ye yazdıkları bunlar. Türkiye''yi bölmek isteyenlerin Diyarbakır''ı niçin hedef seçtikleri bu mektupta yeteri kadar açık değil mi?
Erdi Cumhuriyet 100’üncü yaşına
Paşa’nın emir erine “asker kaçağı” kaydı
Masum yalanlar
Tuhaflıklar ülkesi
Atatürk'ü yetiştiren öğretmenler
Mutfağımızın demirbaşı
Kuşkonmaz camisi ve Türk mimarisinde kuş evleri
Türk müziği makamları ve insana sağlığı üzerine etkileri