'Öylesine Bir Dinleti' olduğuna aldanmayın!
10 Mart 2023, Cuma...
Prömiyer gecesinde, Kadıköy''de yer alan ''Süreyya Opera Sahnesi''nde yerimi aldım.
Ne zaman etkinlik izlemek için salona giriş yapsam, anılarla dolu çocukluğuma uzanan bir zaman yolculuğunda buluyorum kendimi.
Tek kanallı yıllar. Hikmet Şimşek''li ''Pazar Konseri''.
Opera, bale ve klasik müzik konserlerinin sahnelendiği, dünya çapında ünlü salonlardan ekrana getirilen görüntüler.
Localı opera binalarının görkemli atmosferleri! Büyüleyiciydi.
Evrensel müziğe karşı hayranlığım ta o zamanlara dayanır.
Süreyya Operası gösterişli rakiplerine kıyasla daha düşük koltuk kapasiteli olsa da mimari anlamda oldukça çekici bir opera binası.
Atatürk Kültür Merkezi''nin on üç yıllık yokluğunda, İstanbul''un opera, bale ve klasik müzik etkinliklerinin tek merkezi olma görevini hakkı ile yerine getirdiğine bizzat tanık oldum.
Çoksesli müziğin ülkemizdeki yolculuğu, Türkiye Cumhuriyeti''nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk''ün Sofya''da izlediği ''Tosca'' operası ile başlıyor. Ve cumhuriyetin ilanı ile ulusal çoksesli müziğin önü açılıyor.
Her ne kadar geleneksel Türk tiyatro anlayışının önüne geçen Batılı anlamdaki tiyatro çalışmaları olsa da çoksesli müziğin ruhunda var olduğu (klasik müzik, opera ve bale) çalışmalar, Türk dinleyicisinin ilgisini kazanmak için oldukça uzun sürecek zor bir yolculuğa çıktı.
Dönemin yaygın müzik tercihleri arasında ''saray müziği'' olarak da tanımlayabileceğimiz Klasik Türk Müziği ve halk arasında yaygın olan Türk Halk Müziği (halk müziği, türkü) yerini yeni bir müzik tercihine bırakmadı.
Tabii bu durum (klasik müzik, opera ve bale özelinde) geniş kitleler tarafından içselleştirilme noktasında ''kaplumbağa'' hızında bir süreç yaşanmasına yol açtı.
Buradaki asıl sorun, izleyicinin bu etkinlikleri sevmemesi değildi.
İzleyicinin, izlediği etkinlik hakkında bilgi sahibi olmaması, başından sonuna ya da hiç izlemediği halde ön yargılı olmasından kaynaklandı.
Hiç kimse daha önce tanık olmadığı bir konu hakkında fikir sahibi olamaz. Fikir sahibi olabilmesi için, ilgili konuda araştırma yapması, eğitim alması ya da bilgilendirilmesi gerekmektedir. Konu hakkında bilgi sahibi olabilmek ya da okuduğu, izlediği, duyduğu şey hakkında konuşabilecek düzeye ulaşabilmek için bu noktada da devreye ''okuryazarlık'' kavramı giriyor.
Profesyonellerin konu hakkında eğlendirici olduğu kadar eğitici bir yaklaşımla da hareket etmesi, çoksesli müziğin ülkemiz genelinde daha geniş kitlelere ulaşarak izleyici sayısını artıracaktır.
Dinletinin yazar ve yönetmenliğini üstlenen Murat Göksu, uzun yıllardır operaya her gittiğinde seyirci sayılarının çok daha fazla olması gerektiğini düşündüğüne belirterek, "Yurt dışında gördüm ki, bütün ülkeler hatta operanın doğduğu İtalya dahi eğitim programları yapıyorlar. Bununla ilgili bizim memleketimizde bir ihtiyaç olduğunu fark ettim, oyunun ortaya çıkış hikayesi biraz böyle." açıklamasında bulundu.
İşte tam da bu noktada, İstanbul Devlet Opera ve Balesi''nin (İDOB) sahneye koyduğu ''Öylesine Bir Dinleti'' adlı müzikli oyun bu amaca hizmet ediyor.
Birçok sahne sanatını içinde barındıran, opera sanatını ve çoksesli müziği tanıtmaya, yaygınlaştırmaya ve sevdirmeye yönelik ortaya çıkan oyun, ilk kez 1985''te sahnelendi.
1989''dan itibaren Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü tarafından programa alındı.
Müzikli oyunun İstanbul prömiyeri, Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi''nde gerçekleştirildi.
Operanın doğuşunu anlatan bir hikayeyi barındıran çalışmada; "Hoffman''ın Masalları", "Saraydan Kız Kaçırma", "Sevil Berberi", "Tosca", "La Boheme", "Romeo ve Julyet", "Don Giovanni" ve "Carmen" gibi sevilen operalardan aryalar seslendirildi, şarkı ve türküler de yorumlandı.
Oyunda Can Reha Gün, Yücel Özeke, Ceren Aydın, Bezmi Hazal Ekşi, Ayçin Sürücüer, Merve Tokat, Berk Özbek, Ufuk Toker, Emrah Erdem Gedik, Burak Kul, Emre Güngör, Onur Ertaman ve Ali Haydar Taş sahne aldı. Aslıhan Korkmaz''ın piyanosuyla eşlik ettiği oyunun dekor ve kostüm uygulamasını Olcay Engin Kaymaz, ışık tasarımını ise Taner Aydın yaptı.
Prömiyer gecesinde, salondaki izleyiciler gibi, alışık olduğumuz klasik bir müzik dinletisi izleyeceğimi düşünmüştüm. Kendi adıma hoş bir sürpriz oldu.
Düzenli olarak opera, bale, klasik müzik etkinlikleri takip eden izleyici için bu çalışma çok dikkat çekici olmayabilir. Ama belli ön yargılarla hareket eden ve ilgili sanatlara mesafeli yaklaşan sosyal çevre için çoksesli müzikle tanışmak noktasında iyi bir başlangıç çalışması olduğunu söyleyebilirim. İlgi çekici ayrıntılarla bezenmiş, anlaşılabilir bir dille izleyiciyi bilgilendirmeyi amaçlayan dinleti oldukça eğlenceli unsurlara sahip.
Çoksesli müziğe ve ortaya çıkarılan yapıtlara dair izleyici kitlesinin artırılması için önemli ve gerekli bir girişim. Süreçte emeği geçen her bir paydaşa kalp dolusu teşekkür ederim.
"Öylesine Bir Dinleti", yarın ve 21 Mart''ta Kadıköy Süreyya Opera Sahnesi''nde sanatseverlerle buluşacak.
Toplayın mahalleliyi, çalışma arkadaşlarınızı, öğrencileri ve bilumum sevdiklerinizi ve kendinize unutulmaz bir gece armağan edin.
Hem zevkli hem de eğitici bu dinletiyi kaçırmayın derim.
İkinci yüzyılın sabahında
Bir Çingeneye Ağıt
Ne muazzam bir düş ama!
‘de’ bağlacı gibi asılı kalır mıyım boşlukta!
Oysa başka bir dünya var olabilirdi
Gölgelerin ölümü var bu karanlıkta
Gölgelerin ölümü var bu karanlıkta