Osmanlının Fransa'ya verdiği imtiyazlar
Osmanlı Devleti, Fransa ile 30 Mayıs 1740 tarihinde kapitülasyon antlaşması yaptı. Bu anlaşmayla Osmanlı devletinin her ne kadar Fransızlara bazı imtiyazlar verdiği ileri sürülürse de, esas avantajlı olanın kudretli olduğu dönemlerde Osmanlı olduğu söylenmekte. Kapitülasyonlar, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile kaldırılmıştır. Lozan'da yapılan görüşmelerin en tartışmalı geçen kısmı kapitülasyonlar konusu olmuş ve İtilaf güçlerinin bu ayrıcalıkların aynı şekilde devam etmesini istemeleri sebebiyle İsmet Paşa barış görüşmelerini terk etmiştir. Yaklaşık 2,5 ay sonra devam eden görüşmelerde ise Türk heyetinin dirayetli tavırları neticesinde kapitülasyonlar kesin olarak yürürlükten kaldırılmıştır.
Atatürk Ansiklopedisi'nden derlediğimiz bilgilere göre ana hatlarıyla kapütülasyonları şöyle ifade edebiliriz.
Kapitülasyon, bir anlaşmaya bağlı olarak bir devletin, başka devletlere tanıdığı iktisadi, siyasi ve sosyal ayrıcalıklar olarak tanımlanabilir. "Kapitülasyon" kelimesinin Latince "sözleşme yapma" anlamındaki "capitulare" kelimesinden geldiği tahmin edilmektedir. Tarihsel sürece bakıldığında, Avrupalı devletlerin bu ayrıcalıklar düzenini özellikle Osmanlı Devleti, Mısır ve Çin üzerinde kurdukları görülmektedir. Ancak bu rejimin uygulanmasından en büyük zararı Osmanlı Devleti'nin gördüğü ifade edilebilir. Osmanlı Devleti'nde kapitülasyonlara "Muahedat-ı Atika", "Uhud-ı Atika" veya "İmtiyazat-ı Atika" gibi adların verildiği görülmektedir.
Kapitülasyonlar, Osmanlı Devleti'nin büyük devlet olma amacıyla kullandığı araçlardan birisidir. Genellikle kapitülasyonlar denince, Osmanlı'nın 1535 yılında Fransa'ya verdiği ve yedi kez yenilendikten sonra süresiz hale getirilen ayrıcalıklar anlaşılmaktadır. Ancak kapsam olarak kapitülasyonların daha geniş bir kavram olduğu bilinmektedir. Örneğin, Osmanlı Devleti kapitülasyonları fethettiği yerlerde işgalci değil de kalıcı olmanın bir ilkesi olarak uygulamıştır.
Kapitülasyonlar, dar ve geniş anlamda tanımlanabilir. Geniş anlamda kapitülasyonlar, "Avrupalı devletlerin kendi ülkeleri dışındaki sürekli ya da geçici olarak bulunan yurttaşlarının, ülkesinde bulundukları devletin yetkilerinin dışında kalmak ve kendi devletlerinin yetkisine bağımlı olmak biçiminde elde ettikleri ayrıcalıklar ile ticaret ve gümrük konularında elde ettikleri kolaylıklar ve imtiyazlar" olarak tanımlanabilir. Dar anlamda ise kapitülasyonlar, 16.yy'dan itibaren Avrupalı güçlerle Osmanlı Devleti arasında imzalanan anlaşmaları ifade eder.
Osmanlı Devleti'nin kapitülasyon antlaşmalarıyla Avrupalı devletlerin yurttaşları Osmanlı topraklarında birçok kişisel, adli ve ticari imtiyazlar elde etmişlerdir. Bu imtiyazlar şu şekilde sıralanabilir:
a) Kişisel İmtiyazlar: Yabancılar kendi din ve mezheplerine ait kiliselerde serbestçe ibadet edebilirlerdi. Kendi dinsel yöneticilerini rahatlıkla seçtikleri gibi, bu din adamlarının mabetleri içinde ve dışında dokunulmazlıkları da bulunurdu. Mevcut kiliseleri onardıkları gibi, yeni kiliseler de inşa edebilirlerdi. Yabancılar Osmanlı ülkesinde istedikleri yerde (Mekke ve Medine hariç) hiçbir kayda bağlı olmadan oturabilirler, suç işleseler bile sınır dışı edilmezler, serbestçe ticaret yapıp istedikleri malları alıp satarlardı. Yabancıların bulundukları ev, iş yeri ve ticarethanelerine ne olursa olsun konsoloslukların bir tercümanı hazır bulunmadıkça girilemez ve arama yapılamazdı. Konsoloslar tercüman ve kavaslarla birlikte bütün konsoloshane memurları imtiyazlardan yararlanırdı. Yabancılar kendi okullarını açıp buralarda istedikleri gibi eğitim ve öğretim yapabilir, ders içeriklerini kendileri belirleyebilirdi. Bu imtiyazlara kendi sağlık kuruluşlarını kurmaları da dahildi. Bu sağlık kuruluşlarında kendi doktorları aracılığıyla da imtiyaz elde edebilmekteydiler.
b) Adli İmtiyazlar: Osmanlı'daki yabancıların kendi aralarındaki davaların yargısı konsoloshanelerdeki hâkim ve mahkemelerin yetkisi altındaydı. Osmanlılarla olan davalar ise mahkemelerde ancak yabancının bağlı bulunduğu konsolosluğun tercümanı huzurunda görülürdü. Eğer tercüman gelmemiş veya davayı bırakıp gitmişse dava olduğu gibi kalırdı. Yabancıları gözetim hakkı konsoloslara ait idi. Tercüman olmadıkça suçüstü durumunda bile kişi, gözetim altına alınamazdı. Mahkûm edilen yabancı, cezasını, Osmanlı hapishanelerinde değil konsolosluklarının hapishanelerinde çekerdi. Her türlü adli tebligatlar konsolosluklarca yapılırdı.
c) Ticari İmtiyazlar: Yabancıların ticari imtiyazları onların bütün vergilerden muaf tutulmalarıydı. Sadece gayrimenkul vergileri, ithalat ve ihracat vergilerini kendi devletlerinin Osmanlı'ya izin verdikleri derecede öderlerdi. Rahatlıkla ticaret yapabildikleri gibi Osmanlı karasularında gemi işletmeciliği, yolcu ve eşya naklini de ellerinde bulundururlardı. Özellikle kıyı bölgelerinde yabancıların postane açma hakkı vardı. Yabancılara gelen ve giden her türlü mektup, telgraf ve paketler hükümet ve yerel yönetimler tarafından denetlenemezdi.
Osmanlı Devleti'nde kapitülasyonların devlet yıkılana kadar işleyen bir kurum olarak devam etmesinin nedenleri dört ana madde altında ifade edilebilir:
1- 13. yy'da Osmanlı Devleti kurulduğunda, çevresindeki ülkelerde toplumlararası bir gelenek olarak kapitülasyon kurumu vardı. Örneğin, Bizans, iç ve dış siyasetini sürdürmek için çeşitli ülkelere imtiyazlar vermişti. Selçuklular ve Akdeniz kıyılarındaki Arap ülkeleri de yabancılara çeşitli kapitülasyon hakları tanımışlardı. Söz konusu bölgelerin egemenliği Osmanlılara geçince, doğal olarak kapitülasyon kurumu da Osmanlılara geçmiş oldu.
2- İslam hukukunun geçerli olduğu Osmanlı Devleti'nde, İslam yasaları sadece Müslümanlar üzerinde uygulanmaktaydı. Müslüman olmayan Hıristiyan, Musevi ve diğer kimselere İslam hukuku kuralları uygulanmayarak, kendi dinlerine göre işlem yapılması kabul edilmişti. Dolayısıyla, Osmanlı ülkesinde bulunan Avrupalı devletlerin vatandaşlarına kendi devletlerinin yasalarına uygun olarak davranma hakkının verilmesinde bu dinsel farklılığın ve Osmanlı'nın hoşgörüsünün etkisi vardır denilebilir.
3- Kapitülasyonların uygulanmasının bir diğer nedeni ise ekonomiktir. Osmanlı Devleti Avrupalı tüccarların, kendi sınırlarından mal geçirmesine izin vererek transit ticaretten gelir elde etmeyi amaçlamıştır. Örneğin, Portekizliler tarafından Afrika'nın güneyi dolaşılarak, Hindistan yolunun keşfi, Ortadoğu'dan geçen Hindistan ticaret yolunun okyanuslara kayma tehlikesini ortaya çıkarınca, Osmanlı yöneticileri Avrupalı tüccarları Doğu Akdeniz'e çekebilmek için kapitülasyonları bir araç olarak kullanmışlardır.
4- Osmanlı Devleti, Avrupa devletlerinden siyasal dostlar kazanmak amacıyla da ticari ayrıcalıklar tanımışlardır.
Genellikle, Osmanlı Devleti kapitülasyonlarının başlangıcı olarak Kanuni Sultan Süleyman döneminde 1535 tarihinde Fransızlarla yapılmış olan kapitülasyon antlaşması gösterilir. Ancak bazı yazarlar kapitülasyonların tarihçesini Osmanlı Devleti'nin ilk dönemlerine kadar götürüp fethedilen yerlerde daha önceden var olan ayrıcalıkları devam ettirdiklerini ifade etmektedirler.
Erdi Cumhuriyet 100’üncü yaşına
Paşa’nın emir erine “asker kaçağı” kaydı
Masum yalanlar
Tuhaflıklar ülkesi
Atatürk'ü yetiştiren öğretmenler
Mutfağımızın demirbaşı
Kuşkonmaz camisi ve Türk mimarisinde kuş evleri
Türk müziği makamları ve insana sağlığı üzerine etkileri