Ört ki ölem!..
"Ört ki ölem!.." dediğimiz, yerleşik bir deyim vardı. Bu deyim genellikle; "Artık elimden bir şey gelmez. Zaten benim derdimin dermanı yok... Bu yüzden koy ver ucunu gitsin!.. Zaten benim derdimin dermanı yok..." diyerek, ümitsiz durumları anlatmak için kullanılır.
Bu deyimin bir de hikayesi vardır: Cimriliği ile meşhur bir zengin varmış. Halk arasında bu cimri zengine, "Varyemez" adı verilmiş.
Hani şu bizlerin "Vakvak Amca" diye isimlendirdiğimiz, ya da Donald Duck diye adlandırılan Hollywood'dun Oskar Ödüllü ünlü çizgi filmini hatırlamayanınız yok gibidir. Beceriksiz, asabi ve tembel bu ördek hemen hemen bütün çocukların sevgilisidir. Bu mavi gemici üniformalı ördeğin başarısızlık hikâyeleri ve yaşadığı sinir krizleri 85 yıl boyunca milyonları kahkahaya boğdu.
Bu neye elini atsa kurutan, geçirdiği sinir krizleriyle ünlü, tembel ördeğin bir de ailesi vardı. Bunlar; zıpır yeğenleri Cin, Can ve Cem, uzatmalı nişanlısı Daisy... Ve bunlar içinde konumuza yatkın ismiyle Varyemez amcası... Bu para içinde yüzen pinti amcası Varyemez ve baş rakibi Şansıbol'un da katılımıyla Donald'ın ailesi tamamlanırdı.
Bu varyemez Amcayı biraz daha tanıtmakta fayda var.
Varyemez Amca; yüzme havuzu yerine altın paralarının içinde yüzerdi. bununla da kalmaz; paranın kokusunu aldığı zaman göz bebeklerinde dolar işaretleri oluşurdu.
Neyse; biz yine dönelim konumuza: Halkın "Varyemez" dediği pinti zengin, gıdasına para harcamamak için, açlıktan hastalanmış. Kendi canına acımayan bu pintiye, sonunda evlatları acımış. Babalarını apar, topar doktora getirmişler. Doktor muayene ettikten sonra kuvvetli gıdalar yemesini tavsiye etmiş. Pirzola, tereyağı, reçel, yumurta, süt, bal, kaymak... yemezse ölür demiş. Küçük oğlu, doktorun tavsiye ettiği bu yiyecekleri almak için, babasından para istemiş.
Dermansız, mecalsiz, oğlunun yüzüne bakan Varyemez can havliyle konuşmuş; "Hele oğul, ört ki ölem!.. Öyle pahalı bir şekilde yaşamaktansa, böyle ucuz ölmek daha iyidir…" diyerek yorganı başına çekmiş.
Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek gerekir. Bizim insanımız genellikle cömerttir. Hele hele gıdasından asla taviz vermek istemez. Ancak, acımadan verdiğimiz paralarla aldığımız hormonlu gıdalar veya bizi kandırmak için gıda maddelerinde yapılan sahtekârlıklar; bizleri adım adım ölüme götürüyor!..
Yani sizin anlayacağınız; farkında olmadan yavaş yavaş ölüme gidiyoruz. Günümüzde kanser vakaları ve obezitenin en büyük müsebbibi bu beslenme alanındaki vahşetten kaynaklanıyor. Bu gıda düzeni tam bir vahşet!.. Son zamanlarda maalesef kanser ve obeziteye çok sık rastlıyoruz. Eğer tedbir almazsak yakın gelecekte her ailede "en az 1 kişi" kansere yakalanmış olacak.
Gelin bu vahşetti önlemek için uzmanların dediklerine bir bakalım: Çileği Isırdığınızda orta kısmında boşluk varsa hormonludur. Sakın o çileği yemeyin. Bir de kusursuz, düzgün ve sıralı bir şekilde görünen mısırdan uzak durun. Bu mısır, genetiği ile oynanmış ısmarlama ürünüdür.
Bekleme süresi sebebiyle zeytinde boya sıkça kullanılır. Eğer çekirdeği kahverengi değil, siyahsa bilin ki o zeytine boya katılmış demektir.
Markası ne olursa olsun hiçbir hazır yoğurt kullanmayın!.. Ya evde günlük süt ile mayalayın, ya da yemeyin. Aynı şey süt için de geçerli: Ya günlük süt alın ya hiç süt içmeyin. Eğer günlük süt aldıysanız, markasını 3-4 gün bekleterek test edin. Bozulmazsa o markaya bir daha yanaşmayın.
Palmiye yağı sağlıksız olduğundan, Fransa'da bu yağa ilave vergi konmuştur. Atıştırmalık yiyeceklerde sıklıkla palmiye yağı kullanılır.
Salam ve sosis gibi ürünleri evinize bile sokmayın!.. Bunların hamur edilirken, karışım hallerini görmenizi hiç tavsiye etmem!..
Lütfen bu söylediklerimi ciddiye alın. Farkında değilsiniz, ancak şunu iyi bilin ki; yavaş yavaş gıda teröristleri tarafından öldürülüyoruz!..