Lozan'ın görünmeyen yüzü: Hüzünlü bir aşk
Zafer haftası dolayısıyla, dik durmasını bilen, kadınlık onurunu önemseyen, kültürlü ve entelektüel Türk kadınına örnek olan ve Lozan Antlaşması''nın yazılmayan bir yönünü temsil eden, "Fatma Sadık"tan söz etmek istiyorum. "Fatma Sadık da kim?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Gelin ona da kulak kabartalım:
Konser, tiyatro kaçırmazdı.
Kenter Tiyatrosu''ndan sezonluk koltuk alırdı.
Beyoğlu''na sinemaya giderdi.
Yemesine içmesine dikkat ederdi.
Saçını boyamadı, bembeyaz saçları gür ve ışıl ışıldı.
Topuz yapardı, daima fildişi tarağıyla tuttururdu.
Müthiş bir kütüphanesi vardı.
Shakespeare, Goethe, Schiller, Corneille, orijinalinden okurdu.
Tevfik Fikret, Ahmet Haşim, Yahya Kemal''i ezbere bilirdi.
50 yaşından sonra Rusça öğrendi, Puşkin hayranıydı.
Emektar Rum kadın hizmetlisi yanında bulunurdu.
İrfan Hanım adında aşçısı vardı.
Şoför kullanmazdı, taksiyle dolaşırdı.
Tanınmasın, rahatsız edilmesin diye, Atatürk''ün isteğiyle "Fatma Sadık" adıyla pasaport düzenlenmişti. Yurt dışına giderken "Latife" kimliğini değil, "Fatma Sadık" kimliğini kullanıyordu.
Sonunda göğüs kanseri oldu.
1975 yılında 76 yaşındayken gözlerini hayata gözlerini yumdu.
Devlet töreni yapılmadı. Sadece tabutuna Türk Bayrağı örtüldü.
Cenaze namazı Teşvikiye Camisi''nde kılındı, Edirnekapı Şehitliği''nde toprağa verildi.
Ziraat Bankası''nda ve Osmanlı Bankası''nda iki kasası vardı.
Bu kasalar, vefatından dört sene sonra açıldı.
Cumhuriyet tarihine ait belgeler mirasçıları tarafından Türk Tarih Kurumu''na verildi.
Özel eşyaları tasnif edilirken nikah yüzüğü ortaya çıktı çıktı.
Platindi. İçinde "Latife 1339" yazıyordu. Yüzüğü pembe bir kağıtla paketleyip, mücevher kutusuna koymuş, kutuyu da tülbentle sıkı sıkıya sarmıştı.
Atatürk vefat ettiğinde de, özel eşyaları arasında incecik platin bir yüzük bulundu. Şu anda Anıtkabir''deki müzede yer alan o yüzüğün içinde de "Gazi M. Kemal 1339" yazıyordu.
Ayrılırken yüzüklerini birbirlerine iade etmişlerdi. Her ikisinin de ömürlerinin sonuna kadar sakladıkları nikah yüzükleri, İsmet İnönü''nün hediyesiydi. Lozan''dan getirmişti.
Mustafa Kemal evlilik kararını kalbiyle vermişti, ama evlilik tarihini aklıyla belirlemişti. Bir ay önce dünyayla Lozan''da masaya oturmuştuk, Lozan görüşmeleri başlamıştı. Lozan Antlaşması imzalanana kadar, işgalci ülkelerle karşılıklı satranç hamleleri altı yedi ay devam edecekti.
Latife''nin Batılı kadınlardan çok daha ileri seviyede eğitime sahip olması, Müslüman-Türk kadınları için "rol model" olması, Avrupa basınında çok geniş yer buluyordu, müthiş sempati halesi oluşturuyordu. Latife adeta Türkiye''deki dönüşümün yansıması olmuştu.
Modern Türkiye''nin modern yüzüydü. Ankara''ya yönelik algıyı değiştirmişti. Hem uluslararası imajımızı güçlendirmiş, hem de Lozan''daki Türk heyetinin elini güçlendirmişti. Nikah tarihi bu anlamda çok çok önemliydi.
Gazi Mustafa Kemal-Latife Hanım''ın nikahı, Lozan Antlaşması''nın görülmeyen yüzüydü. Lozan Antlaşması, sadece Kurtuluş Savaşı''nın neticesi değildi. Aynı zamanda, o tarihlerde Avrupa''nın ulaşamadığı kadın-erkek eşitliğinin zaferiydi. Lozan Antlaşması, sadece Türkiye Cumhuriyeti''nin tapusu değildi. Kadınların eşit eğitim hakkıydı, medeni nikah hakkıydı, boşanma hakkıydı, velayet hakkıydı, eşit miras hakkıydı, seçme hakkıydı, seçilme hakkıydı, meslek edinme hakkıydı, çalışma hayatına katılabilme hakkıydı, eşit işe eşit ücret hakkıydı...
Lozan Antlaşması, kadınların kafesten peçeden kurtulmasının antlaşmasıydı, kadınların sokağa çıkabilme özgürlüğüydü, seyahat özgürlüğüydü, yanında erkek olmasa da restorana, sinemaya, tiyatroya, konsere gidebilme özgürlüğüydü, sanatçı olabilme özgürlüğüydü, spor yapabilme özgürlüğüydü. Lozan Antlaşması, kadınların artık bu topraklarda "ikinci sınıf insan" olmadığının belgesiydi.
Neredeyse 100 yıl sonra, 2015 yılında, Avrupa''nın en köklü üniversitelerinden olan Viyana Üniversitesi "cinsiyet eşitliği" temasıyla küresel sergi açıldı. Dünya çapında değerlendirme yapıldı. Dünya kadınlarına tarih boyunca "rol model" olmuş 36 kadın tespit edildi. Büstleri üniversitenin avlusuna yerleştirildi. Dünya çapındaki 36 öncü kadından biri de Latife''ydi.
Mecdelli Meryem, Marie Curie, Mileva Einstein, Frida Kahlo, Elisabeth Oppenheim, Sylvia Plath, Virginia Woolf, Josephine Baker, Maria Callas, Sara Baartman, Ana Mendieta, Hapşetsut, Janis Joplin, Sappho, Maria Montessori, Papstin Johanna, Gertrude Stein, Susan Sontag… Latife Hanım bu isimlerin arasındaydı.
Atatürk, Latife Hanım''ı hayalindeki model Türk kadını olarak sağ yanında görmek için seçmişti. Ancak Latife Hanım, bir hata yaptı: 7 düvele diz çöktürmüş Atatürk''ten, ısrarla üzerine düşeninden fazlasını istedi. Keşke bunu yapmasaydı. Cezasını da "hayatı boyunca" susmayı tercih ederek kendi kendine verdi. Her şeye rağmen Latife Hanım, Türk kadını olarak gurur duyulacak bir kişiliğe ve kültüre sahipti. Allah rahmet eylesin.
Erdi Cumhuriyet 100’üncü yaşına
Paşa’nın emir erine “asker kaçağı” kaydı
Masum yalanlar
Tuhaflıklar ülkesi
Atatürk'ü yetiştiren öğretmenler
Mutfağımızın demirbaşı
Kuşkonmaz camisi ve Türk mimarisinde kuş evleri
Türk müziği makamları ve insana sağlığı üzerine etkileri