Kendini Sabote Etme: Self-sabotage
Bazı davranışlar vardır ki, ona verilen isim ne kadar açık olursa olsun, davranışın kendisi bile aşikar olsa da farkına varmayız.
Kendini sabote etme bu konuda en başarılı davranış örüntülerinden birisidir.
Bu davranışı tanımlarken sevdiğim bir ifade vardır:
"Kişinin kendine karşı harekete geçmesi."
Kendine karşı…
Kendini sabote eden kişi, belirlenen hedefleri, harcanan veya harcanacak olan çabayı daha da önemlisi bazen kişisel değerleri baltalar.
Bu davranış kişi için oldukça yıkıcı olsa da bir alışkanlığa, otomatik davranışa dönüşebilir.
Bunu yaparken, kişi kendini o kadar kuvvetlice ikna eder ki, o hedefe erişmek tüm çekiciliğini yitirir.
Arzulanan bir ilişkiden çok kolay bir biçimde uzaklaşır; veya gerçekten istenen bir şeyi istemez hale gelir.
Fakat bu davranış kaygı, öfke ve değersizlikle kardeştir.
Burada akıllara gelen ilk soru:
Çevremizde değersiz olduğumuzu düşündüren, kaygı ve öfke hissettiren bunca insan olabiliyorken kişi kendini neden sabote etsin ki?
Bunun ilk cevabını düşük öz-değer olarak vermek sanırım en uygunu olacaktır.
Düşük öz-değeri sürdürense, devamlı olarak kendimize söylediğimiz olumsuz sözlerde gizli.
"Yeterince zeki değilsin!
Tipin hiç de çekici değil!
Bu işe uygun niteliklerin yok!
Yeterince iyi değilsin!"
gibi öz-kritikler kişinin iç dünyamızdan yaşamımıza yansır.
Böylece kişi gereken aksiyonları almaz ve erişmek istediği her ne ise ondan uzaklaşarak amacına ulaşır.
Şunu lütfen unutmayın: Kendinizle nasıl konuştuğumuz, nasıl davrandığımızı doğrudan etkiler.
Bir diğer kaynak da mükemmeliyetçiliktir.
Mükemmeliyetçi kişilerde en çok gözlemlenen davranış zaten kendini sabote etmektir.
Bunu da erteleme davranışlarıyla gösterirler.
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim hep ya da hiç biçiminde düşünme kendi başına bir sabotajdır ve her zaman bir erteleme, vazgeçme takibindedir.
Şunu bilmekte fayda var ki kendini sabotenin sonuçları sadece kendimizle ilgili de olmaz.
Bu davranış, derinleşmeyen sosyal ve romantik ilişkiler kurmaya yol açabilir.
Bir sosyal aktiviteye davet edildiğimizde:
"Gitmesem daha iyi. Eğlenceli, keyifli biri değilim. Çekici hiçbir yanım yok. Gidip ne yapacağım ki?" gibi yaklaştığımızda, aktiviteye katılmama kararı alırız.
Birisi bizden hoşlandığını söylediğinde:
"Sevilecek neyim var ki? Çekici hiçbir yanım yok. Buna inanmıyorum!" deyip, üstünü çizeriz.
Yani kendini sabote etme, bir kaçınma davranışına yol açar.
Hatırlayın, kaçınma ise duyguları sürdürür.
Başta da belirttiğim gibi artık bunlar oldukça otomatik, kendiliğinden gelişen tepkilerse, bunları fark etmeyle başlayabilirsiniz.
Farkındalık ise devamında yeni değerlendirmeler üretmeyi ve alternatif yeni davranışlar ile gözlem yapmayı gerektirir.
Kendinizi sabote etmenin yerine koyabileceğiniz alternatif ilk davranış ise, öz-nezaket ve öz-şefkat olabilir.