Kardelen'in kaleminden bir Anadolu gerçeği...
500 bine yakın öğretmen atama beklerken, sosyal medyadaki bir mektup dikkatimi çekti. Başta atama bekleyen öğretmeler olmak üzere sizin de ilgiyle okuyacağınızı tahmin ediyorum. İşte duygu dolu mektup:
"Adım Züleyha. Boluluyum fakir bir ailenin kızı olarak zor şartlarda okudum öğretmen oldum. İlk tayinim Malatya Pütürge''ye çıktı. Üç yıl dağ köyünde görev yaptım. Beni, hayatımda görmediğim ve göremeyeceğim ilgi, alaka ve şefkatle bağırlarına bastılar. Okulun küçük bir tek odalı lojmanına yerleştim, ama bir gün bile orada yatmadım. Köyün merhamet meleği İmmihan teyze ve yaşlı kocası Derviş amca; ''Bizde kalacaksın. Seni asla yalnız bırakmayız'' dediler. Evlatları oldum. Evin kızı oldum. Bildiğiniz bir evin kızı nasılsa, aynen ben de öyleydim. Yedirdiler, içirdiler, hastalandılar, ağladılar güldüler bunların hepsini beraber yaşadık. Onlar yarım Türkçe ile bana ana baba oldular. Ben de yarım Kürtçe ile onlara sırdaş oldum yoldaş oldum...
Üç yılın sonunda tayinim memleketime, Bolu''ya çıktı. Ayrılığımız ağıtlarla, gözyaşlarıyla oldu. Bolu''ya yuva kurdum evlendim. İmmihan anama davetiye gönderdim. Davetiyeye çeyrek altını bantlamış bana gönderdi. Ailem şok oldu. ''Bu nasıl vefa. Bizim buralarda pek görmediğimiz şey'' dediler. Çok ama çok duygulandım. Bir zaman sonra oğluma hamile kaldım. İmmihan anaya telefon açtım söyledim. Havalara uçtu zılgıt çekti. ''Torunum olacak'' dedi. ''Söz ver torunumun 40''ı çıkar çıkmaz Pütürge''ye geleceksin tamam mı?'' dedi, ''Söz'' dedim.
Bir gün aradı; ''Benim kızım yanımda. Rahatsızım sesim çıkmıyor. Ben kızıma söyleyeceğim, o da sana mesaj atacak'' dedi. ''Tamam'' dedim.
Hamileliğim süresince yazdım çok iyiyim. Biraz rahatsızım ama önemli bir şeyim yok. Sürekli yazdım hep güzel cevaplar aldım. Oğlum doğdu. 20 günlük oldu. Adını Bolulu babam Ahmet ile Pütürgeli Derviş babamın adı olan Ahmet Derviş koydum...
''Bu kez görüntülü arayayım, İmmihan annesine torununu göstereyim'' dedim. Görüntüde genç bir kadın. ''İmmihan ana...'' dedim. ''Kaybettik!..'' dedi. Yıkıldım. ''Nasıl, ne zaman?'' dedim. ''4 ay oldu'' dedi. ''Ben aylardır kiminle yazıştım peki?'' dedim. Kızı ''Anam; Züleyha hamile, hastalığımı, perişan olduğumu sakın söylemeyin. Üzülür hamileliğine çocuğuna zarar gelir. Ben yazıyormuş gibi yapın. Ölürsem de doğum yapana kadar gizleyin. Bir gün buraya gelirse mezarımın taşına elindeki tebeşirle ben geldim yazsın yeter!..''
Ya Rabbim. Bu nasıl bir metanet, bu nasıl bir şefkat bu nasıl bir azamet...
Pütürgenin kızı olmuş Züleyha öğretmen bu Dar-ül Rifat (Selçuklular Malatya''ya Dar-ül Rifat yani seçkin insanların yaşadıkları şehir derlerdi) olan topraklar senin memleketin. Acılar, zorluklar, gurbet yolları beklemiş anaların ayak izleriyle doludur Pütürge...
Bu insanlar yürekte iz bırakır... Gönülde söz bırakır... Ardından köz bırakır...
İşte böyle bir yaşam hikayesi dostlar...
''Bir an önce kaleme alayım'' dedim. ''Züleyha öğretmen evladına süt veriyor, belki üzülür zarar verir'' dedim. Boşluğuma geldi telefonunu kaydetmedim kayboldu.
Eğer bu satırları okur irtibata geçerse İmmihan ananın mezarına ben de gideceğim...
Ana karnında bir bebeğe zarar gelmesin diye, hastalığını, acısını ve ölümünü bile gizleyip bağrına basan toprağımın tüm analarının ayaklarından öpüyorum."
Biz de başta tayin bekleyen bütün öğretmenlerimiz olmak üzere hepsine başarılar dileriz.
Erdi Cumhuriyet 100’üncü yaşına
Paşa’nın emir erine “asker kaçağı” kaydı
Masum yalanlar
Tuhaflıklar ülkesi
Atatürk'ü yetiştiren öğretmenler
Mutfağımızın demirbaşı
Kuşkonmaz camisi ve Türk mimarisinde kuş evleri
Türk müziği makamları ve insana sağlığı üzerine etkileri