"Gez Dünyayı Gör Konya'yı"
Bugün sizlere belli bir yaşa gelmiş Türk okurlarının mutlaka okuduklarına inandığım Rus edebiyatının ulusal şairi babalarından, -gerçi 38 yaşında bir düelloda hayatını kaybetti- Puşkin''den söz etmek istiyorum. "Yüzbaşının Kızı" ve "İnsan Üstü Bir Anıt Diktim Kendime" isimli kitaplarını okumayanımız yoktur diye tahmin ediyorum.
Şimdi kısaca Puşkin''in öyküsüne bir göz atalım:
Tam adıyla, Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, 6 Haziran 1799''da Moskova''da doğdu. Babası Sergey Lvoviç Puşkin, soylu bir ailenin ilk çocuğuydu. Annesi Nadejda Osipovna Hannibal''in büyük dedesi Etiyopyalı Abraham Petroviç Hannibal, Rus Çarı I. Petro''nun vaftiz oğlu ve Çarlık ordusunda seçkin bir subaydı. Puşkin, soylu bir ailenin üyesiydi. Annesi ve babası eğitimli insanlardı. Puşkin, ilk bilgilerini Fransız mürebbiyelerden kazandı. Henüz sekiz yaşındayken Fransızcayı öğrenmişti. 11 yaşına geldiğinde buram buram özgürlük kokan hiciv yazılarını beğendiği Fransız edebiyatından etkilenerek Fransızca şiirler ve güldürüler yazmaya başladı.
Puşkin, on iki yaşına geldiğinde, aristokrat aile çocuklarına yönetime hazırlamak için Rus Çarı I. Aleksandr''ın kendi yazlık köyü Tsarskoye Selo''da açtırdığı okula yazdırıldı. Bu okuldaki altı öğrenim yılı boyunca, tıpkı okulun diğer öğrencileri gibi, Petersburg''a gitme izni verilmeden dış dünyadan kopuk bir şekilde eğitim gördü.
Puşkin, bu sırada Rus Çarı I. Aleksandr tarafından Kafkasya''ya tayin edildi Burada ünlü ''Kafkas Esiri'' ve ''Bahçesaray'' adlı destanlarını yazdı. Gerçeği olduğu gibi aktarmayı tercih eden Puşkin''in eserlerinde ne klasik şiirin kuralcılığı, ne de Romantizm''in etkileri belirgin bir şekilde öne çıkıyordu.
Kafkasya''dan dönen Puşkin''in Rusya''daki askeri yönetime karşı oluşundan dolayı dört yıl süreyle başkente girmesi yasaklandı. Ailesinin sahip olduğu Mihaylovskoye köyünde yaşamak zorunda bırakıldı. Hükûmet tarafından oğlunu gözetim altında tutmakla görevlendirilen babası da görevini yerine getiriyordu.
Yirmi dört yaşındaki Puşkin, bu sürgün döneminde, yedi yıl sonra tamamlayacağı ''Yevgeni Onegin'' adlı romanını yazmaya başladı. ''Çingeneler'', ''Peygamber'' ve ''Boris Godunov'' adlı önemli eserlerini de yine bu sürgün yıllarında yazdı. Bu yıllarda ülkesinde süregelen özgürlük mücadalesi dışında Yunan İsyanı ve İspanya ile İtalya''daki mutlakıyet karşıtı hareketleri yakından takip etti.
1820-1824 yılları arasındaki sürgün döneminden sonra Rus Çarı I. Nikolay tarafından Moskova''ya çağrılan genç şairin kaleminden çıkan her şey, artık Çar''ın sansüründen geçecekti. Polis baskınları ve aşk serüvenleri ise Puşkin''in yaşamının ayrılmaz parçaları oluyordu.
Puşkin, bir baloda yüksek rütbeli ve emekli bir memurun kızı olan Natalya Gonçarova ile karşılaştı. Bu genç kıza yıldırım aşkıyla vuruldu. Puşkin, vakit kaybetmeden Natalya''ya evlenme teklif etti. Natalya ise şairin evlenme teklifini belirsiz bir tarihte cevaplamak üzere erteledi. Puşkin, bu durum karşısında umutsuzluğa kapılıp, Moskova''dan uzaklaşmak istedi. Bu nedenle, 1829''da, bir gözlemci olarak Rus ordusuna katıldı ve Osmanlı topraklarına geldi. Sonradan yazdığı ''Erzurum Yolculuğu'' adlı eserinde seyahat izlenimlerini anlatan Puşkin''in, daha başka birçok eserinde de Erzurum''dan aldığı esinlerin izlerini bulmak mümkün.
Moskova''ya dönen Puşkin, Natalya''ya evlenme teklifini yineledi. Uzun çekişmelerden sonra Natalya''nın ailesini de ikna etmeyi başardı. Sonunda nişanlandılar. Bu evliliği istemeyen Natalya ise bu duruma kayıtsız kaldı. Natalya''nın bu olumsuz tutumu, ilişkilerinin sonuna kadar da bu şekilde devam edecekti.
Bu dönemde hayatına George Charles d''Anthès adında biri girdi. Puşkin, kendisine yazılan birkaç imzasız mektup aracılığıyla, d''Anthès adındaki bu Fransız''ın, karısı Natalya Puşkin''e kur yaptığını öğrendi. 1837''de d''Anthès''i düelloya çağırdı. 27 Ocak 1837''de St.Petersburg yakınında Kara Dere''nin bir köşesinde düellonun yapılmasına karar verildi. Düelloda Puşkin tarafından omzundan yaralanan d''Anthès, Puşkin''i karnından yaralamayı başardı. İki gün boyunca can çekişen Puşkin, 29 Ocak''ta hayata gözlerini yumdu.
Şâirin ölüm haberi duyulunca evinin önünde toplanan halk, ''Yevgeni Onegin''in son baskısını tüketti. Şairin ölümü üzerine başlayan huzursuzluk, neredeyse hükûmete karşı bir ayaklanma noktasına geldi. Olayların kontrolden çıkmasından çekinen polis, gece yarısı şairin tabutunu gizlice kiliseden aldı ve Mihaylovskaya köyüne götürerek toprağa verdi.
Güzel Türkçe''mizde; "Gez Dünyayı Gör Konya''yı" diye sloganlaşmış bir söz vardır. Bu sözün Puşkin tarafından söylendiğinden söz edilir. Ancak bu sözün aslı-astarı yoktur. Yine de bu sözün kim tarafından söylendiği hakkında bir bilgiye rastlanmamıştır. Puşkin, hayatında hiç Konya''da bulunmamıştır. 1829 yılındaki Osmanlı-Rus savaşı sırasında Çar''ın talimatıyla Rus ordusuyla birlikte yola çıkarak Erzurum''a kadar gelen Puşkin, Türkiye seyahatinden izlenimlerini 1836 yılında "Erzurum Yolculuğu" adlı eserinde yayımlamıştı.
Erzurum Yolculuğu adlı kitabında Tiflis Erzurum-Kars seyahatini aktaran Puşkin, Konya''dan hiçbir zaman söz etmemiştir.
Beşiktaş
Orta Doğu?
Hobi
Anayasa
Mavi Gözlü Dev
Müzisyenler
Öğrenci
100. YIL...
İstismar
İstanbul'un taksi sorunu!