Denizciler için hayat ışığı
Sizlere daha önce "Mavi Vatan"ın sınırları üzerindeki tartışmaları, bu tartışmalara son noktayı koyan Anadolu amiral gemisinden ve de Akdeniz''in giriş kapısı olan Cazablanca''ya adını veren filmden söz etmiştim. Bugün de bu filmin esin kaynağı olan Fas''ın Casablanca şehrinden ve de denizciler için hayat ışığı olan deniz fenerleri konusunda bilgi vermek istiyorum.
Kazablanka (Casablanca), Fas''ın batısında, Atlas Okyanusu kıyısında yer alan bir liman kentidir. Aynı zamanda Fas''ın en büyük şehridir.
1942''de efsanevi Hollywood filmi, Kazablanka ile şehrin popülaritesi artmış, uluslararası değerlendirmelerde dönemin modern mimari başkenti kabul edildi. Şehir bu ününü 20. yüzyılda yaşadığı mimari değişikliğine borçlu. Zira o dönemde, Paris''teki Güzel Sanatlar Akademisi (Ecole des Beaux-Arts) mezunu mimarların öğrendiği modern mimari teorileri burada uyguladı.
Bugünkü kentin yerinde 12. yüzyılda Anfa adlı bir Berberi köyü vardı. 15. yüzyılda korsanların merkezi durumuna gelen köy, 1468''de Portekizlilerce yakıldı. 1515''te bölgeye dönen Portekizliler burada Casa Branca adında bir yerleşim alanı kurdu. 1755''te büyük hasara yol açan Lizbon depremi sonrası boşaltılan kent, 18. yüzyılın sonlarında Sultan Muhammed bin Abdullah''ın emriyle yeniden kuruldu. Akabinde kente Casablanca adını veren İspanyol tüccarlar ve öteki Avrupalılar buraya yerleşmeye başladılar. Bu dönem nüfusun çoğunluğunu Fransızlar oluşturuyordu. Yine aynı anlama gelen Fransızca Maison Blanche adı da Casablanca kadar yaygın bir kullanım kazandı.
1907''de Fransa, Cazablanca''yı işgal etti. Kent, Fransız himayesi altında olduğu 1912-1956 yılları arasında Fas''ın en büyük limanı haline geldi.
Bir Fas şehrinin neden Arapça bir ismi değil de İspanyolca Casablanca ismi olması garip. Adında da beyaz renk var. Gerçekte, şehrin modern adı, Portekiz Krallığı''nın İspanyol Krallığı''na iliştirilmesiyle Portekizce "Casabranca" İspanyolca "Casablanca"ya dönüşü.
Denizciler ise olayı daha değişik olarak şu şekilde anlatır:
Şimdiki gibi modern elektronik aletlerin olmadığı geçmiş dönemlerde, eski denizciler geminin konumunu, "astronomi seyri" denilen bir yöntemle güneş ve yıldızlardan bulmaya çalışırlardı. Bu tür hesaplamada hatalar da olurdu. Günlerce okyanusta seyir yapan gemiler rüzgarlar, akıntılar, büyük dalgalar nedeniyle sürüklendiklerinden geminin coğrafi konumunu bulmakta zorlanırlardı. Bu da zaman zaman facialara neden olurdu. Günümüz teknolojisinde ise açık denizlerde dahi geminin coğrafi konumunu satellite uydulardan alınan verilerle konumunu hatasız belirlemek mümkün.
Ayrıca deniz fenerleri kaptanlar için bir nirengi referans noktalarıdır. Her bir fener, geminin tam 90 derecesine geldiğinde (bordo durumunda) jurnala (gemi defterine), tarih ve saatle birlikte not düşülür. Örnek vermek gerekirse; "../../.... Tarih ve ../.. saatte Cap Spartel feneri, sancaktan 6 mil açıktan bordolandı" gibi...
Deniz fenerleri gemicilerin yol gösteren dostudur. Açık denizlerde seyir yapan gemiler sahile yaklaştıklarında gözlerinin ilk aradığı şey deniz fenerleridir. Fener onlar için selamet, güvenlik ve dostluktur. Hele hele günlerce açık denizde yol aldıklarında. Gece yaklaştıklarında uzaklardan hayal-meyal göz kırpan bir ışık görüldüğünde sanki eski bir dostla karşılaşılmış gibi olur. Her fenerin bir karakteri vardır. Göz kırpışları, ışık sayısı ve aydınlık süresi, bazılarında ise çok dikkat edilmesi gerektiğini gösteren beyazdan kırmızıya dönen renkleri ile tehlikeyi, kayalıkları, sığlıkları gösteren fenerler bir birinden ayrılır.
Modern denizcilik başlamadan önceleri, Akdeniz''e girmek için Cebelitarık (Gibraltar) Boğazı''na rota tutan gemilerin kaptanları uzaklardan sisler arasında zorca gözüken kıyının silueti belirdiğinde köprüüstünde bulunan tüm denizciler beyaz renkli bir feneri görebilmeye çalışırlar. Hatta geçmiş zamanın gemilerinde feneri ilk gören gemiciyi kaptan ödüllendirirdi. Gemi Akdeniz''in kapısına Cebelitarık Boğazı''na geldiği için gemide bir sevinç dalgası eser.
Okyanus''tan gelen gemilerin Akdeniz''e giriş kapısı Cebelitarı Boğazı''dır. Boğaza girişin güney tarafında 15 Ekim 1864''de yapılmış olan 150 seneyi devirmiş olmasının verdiği görmüşlüklerle okyanusu bulunduğu yüksek kayalıktan gururla selamlayan Cap Spartel isimli bir deniz feneri vardır. Konumu itibarıyla Akdeniz ve Atlantik''in birleştiği yerdedir. Deniz seviyesinden 300 metre yükseklikte uzaktan görülebilecek büyüklükte beyaz bir binanın üzerindedir.
Uzun bir okyanus yolculuğundan sonra kumanyası bitmiş ve belki de içme suyu bile çok azalmış, fırtınalar nedeniyle çok yorulmuş olan denizcilerin gözü hep ufuk hattındadır. Okyanus geçişinden sonra Cebelitarık Boğazı sanki onlar için güvenli bir kapıya varmış olmak gibidir. Boğazı geçerek Akdeniz''e girdiklerinde karaya yakın olmanın güvenini duyarlar.
Denir ki; Casa-Blanca adını denizcilere göz kırpan, yol gösteren, "Cebelitarık Boğazı''na hoş geldiniz" diyerek selamlayan bu görkemli beyaz renkli ev ve fenerden almıştır.
Ras Spartel olarak da adlandırılan Cap Spartel denizfeneri, Tanca (Tangiers)''nın 14 kilometre batısında, Herkül yer altı mağaralarına giden aynı yol üzerinde yer alır.
Erdi Cumhuriyet 100’üncü yaşına
Paşa’nın emir erine “asker kaçağı” kaydı
Masum yalanlar
Tuhaflıklar ülkesi
Atatürk'ü yetiştiren öğretmenler
Mutfağımızın demirbaşı
Kuşkonmaz camisi ve Türk mimarisinde kuş evleri
Türk müziği makamları ve insana sağlığı üzerine etkileri