Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

Cezayirli Gazi Hasan Paşa...

Size bugün, Amerikan gemilerine el koyan, onların gemilerini vergiye bağlayan; kedi, kuş, köpek değil aslan besleyen ve onunla birlikte gemileri denetleyen Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa'dan bahsedeceğim.

Hasan Paşa,  1710 yılında Gelibolu'da doğdu, 19 Mart 1790'da Şumnu'da vefat etti. Heybetli görünüşünden dolayı önceleri kendisine "Palabıyık" lakabı verilmiş, sonra  "Cezayirli" ve "Gazi" unvanları ile anılmıştır.

Ona Cezayirli denilmesi, uzun zaman orada bulunmasından ve "Cezayir Dayısı" unvanını almış olmasındandır. 'Dayı' bir nevi Cezayir Beylerbeyi unvanını taşımaktaydı.

Hasan, Tekirdağlı tüccarlardan Hasan Ağa'nın kölesi olan kimsesiz bir çocuk olarak doğdu. Bir söylentiye göre de, küçük yaşta İran sınırında esir düşmüş ve Tekirdağlı tüccar Hasan Ağa tarafından köle olarak satın alınarak büyütülmüştü.

Mahalle çocuklarını dövdüğü için Hasan Ağa bu köle çocuğu satmak istemiş, ancak eşi onu evlâdı gibi sevdiğinden satılmasına engel olmuştu.

On yedi, on sekiz yaşlarına gelince ele avuca sığmayan bir kabadayı kesilen Hasan, yöre delikanlılarını döverek şikâyetlere sebep oldu.

Tüccar Hasan Ağa bu haşarı köleyi azat ederek kendi ticaret gemileriyle öteye beriye göndermeye başlar.

Bu suretle denizciliğe alışan Hasan, yaşı yirmi beşe gelince Yeniçeriliğe girmiş ve Belgrat seferine katılarak Morava ve Hisarcık savaşlarındaki büyük cesaretiyle dikkatleri üzerine çekmişti.

Hasan Paşa, bir gün, efendisinin verdiği bir miktar sermayeyle, yiğitlerinin ününü duyduğu Garp Ocakları da denen Cezayir'e gitmek üzere yola çıktı. Ancak yolda gemileri yabancı bir gemiye rampa edince, çok genç olmasına karşın düşman gemisine atlayıp büyük bir gayretle cenge girdi.

O sırada rüzgârın yön değiştirmesiyle gemiler birbirinden ayrılınca, Hasan Paşa düşman gemisinde kalmış, geminin personelinden on beş kadarını da yalnız başına etkisiz hale getirdi.

Sağ kalanlarını da ambar ve kamaraya kapatarak gemiyi ele geçirdi; ancak deniz ortasında yapayalnız kaldığından, daha sonra kurtarılarak Cezayir'e götürüldü. Hasan Paşa'nın bu cesareti o zamanki Cezayir Dayısı tarafından takdir edildiğinden, gemi kendisine bırakıldığı gibi, bir de kahvehane verilerek reisler arasına katıldı.

Kısa zamanda üne ulaşarak Tlemsen Beyi olan Hasan Paşa, Cezayir'deki reislerin kıskançlığına uğrayarak, hayatı tehlikeye düştüğünde, oradan İspanya'ya geçmek zorunda kaldı.

Ardından Napoli'ye, oradan da İstanbul'a geldi.

Denizciliğiyle ünlü olduğundan, kaptanlar sınıfına alınarak kendisine bir de gemi verildi. 1770'de mir-i miranlık (beylerbeyi) payesiyle kaptan oldu ve Limni Adası'nı alarak "Gazi" unvanı da kazandı. Aynı yıl içinde vezir olan Hasan Paşa, ardından Kaptan-ı Deryalığa getirildi. Daha sonra Boğaz Muhafızı, ardından da Anadolu Eyaleti ile Rusçuk Seraskeri oldu. Aynı yıl ikinci kez Kaptan-ı Deryalığa 1780'de Mora vilayeti de ek olarak yönetimine verildi. 1786'da Sadaret Kaymakamı olan Hasan Paşa, iki yıl sonra Kaptan-ı Deryalık' tan alınarak kendisine Özi Kalesi Seraskerliği  görevi verildi.

Hasan Paşa, Kaptan-ı Derya olduğu ilk yıllarda 1768 Türk-Rus Savaşı başlamıştı. Rusların Akdeniz'e gönderdikleri Baltık donanması İngiliz donanmasıyla güçlendirilerek önce Osmanlı donaması ile çarpışmış, fakat bu çarpışmada kesin bir sonuç alınamamıştı.

Ege kıyılarına yakın Koyun Adaları civarında yapılan ikinci bir savaşta asıl savaş Hasan Paşa'nın kalyonu ile Rus amirali Spiridov'un gemisi arasında olacaktı.

Rus gemisinin kendi kalyonuna yanaştığı bir sırada Hasan Paşa ile birlikte otuz kadar yiğit düşman gemisine atladı. Burada yapılan kahramanca çarpışma sırasında Hasan Paşa bir kurşun yarası aldıysa da, bunu belli etmeden bir süre daha çarpıştıktan sonra, leventleriyle birlikte kendi gemisine geçti. Bu beklenmeyen durum karşısında şaşkına döner Ruslar telâşa kapılarak kendi cephaneliklerini ateşlemişler, ateş Türk gemisine de sıçrayınca, her iki gemi yanmaya başladı.

Gemide kalmanın olanaksız duruma gelmesi üzerine, Hasan Paşa yatağanını ağzına alarak yanındakilerle birlikte denize atladı. Bir tahta parçasına tutunarak kıyıya doğru giderlerken kıyıdan gönderilen bir kayıkla kurtarıldılar. Hasan Paşa'ya, gösterdiği bu kahramanlık nedeniyle de Beylerbeyliği verildi.

Hasan Paşa'nın bu ikinci Kaptan-ı Deryalık görevi on beş yıl sürdü. Bu süre içinde çok büyük hizmetlerde bulundu, Suriye ve Irak'ta ortaya çıkan Tahir Ömer isyanını bastırdı.  Mora Yarımadası'ndaki isyanları da bastırarak fitne ateşini söndürmüş, huzur ve sükûnu yeniden sağlamıştı. Daha sonra 1787 Rus-Avusturya Savaşı'nda Yılan Adası Savaşı'na katılarak, Rus donanmasını yendi. Ertesi yıl, İsmail Kalesi önünde de Rusları bir daha yenilgiye uğrattığından, Padişah III. Selim 1789 yılında kendisine Vezir-i Azam görevi verdi. Bu görevdeyken, yani Mart 1790'da öldü Şumnu'da yaptırdığı zaviyede toprağa verildi.

Hasan Paşa, yaptığı devlet hizmetlerinin yanında, birçok hayır eserleri de bırakmıştır. İstanbul tersanesinde kalyoncular için bir kışla yaptıran Hasan Paşa, Midilli'ye dört saat uzaklıktaki bir yerden su getirterek çeşmeler yaptırdı.

Bakla'da yine çeşme, Vize'de cami, hamam ve üç çeşme, Midilli Adası ortasında Paşa Köşkü ve büyük mermer havuzla Limni, Sakız, İstanköy adalarında çeşmeler yaptırmıştır. Yiğitliği ve kahramanlığı üst düzeydeydi.

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları