Beyaz gülün hazin öyküsü

İnsanlar gibi çiçeklerin de kendine özgü bir karakteri ve dili vardır. Çiçeklerin anlamı ve verdiği mesajlar da genelde türlerine göre farklılık gösterir. Bazı çiçeklerin anlamları ve hikayeleri efsanelerle ilişkilendirilirken bazı çiçek isimleri ve anlamları halk arasından anonim özdeyişlerle günümüze kadar gelmiş ve öyle kabul edilmiştir. Kendi tarihimizden örnek verecek olursak Osmanlı''da çiçeklerin anlamı üzerine yazılı kayıtların olduğu ve bunların bir kısmının günümüze kadar ulaştığı bilinmektedir.

Resmî olarak çiçeklerin dili ilk kez 1600''lü yıllarda İstanbul''da oluşturulmaya başlanmıştır. 1716 yılında eşiyle birlikte İstanbul''da yaşayan İngiliz Lady Mary Wortley Montagu tarafından bir araya getirilen bu çiçeklerin anlamları İngiltere''ye götürülmüştür.

Montagu, 1716 yılında Türkiye''de yaşadığı sırada yazdığı bir mektupta; "Parmaklarınızı oynatmadan, çiçeklerle tartışabilir, azarlayabilir, dostluk, aşk, nezaket mektupları ve hatta haber bile gönderebilirsiniz" demiştir. Çiçeklerin taşıdıkları anlamlara ilişkin Fransa''ya da sıçrayan merak, kısa sürede 800 çiçeğin anlamının belirlenmesine ve tüm dünyada ortak bir çiçek dili oluşmasına yol açmıştır.

Gelelim şimdi çiçeklerin diline, yani bazı çiçeklerin anlamlarına: Kırmızı gül, aşk; pembe gül, gönlüm sende; beyaz gül, masumluk; sarı gül, sıcak sevgi; kırmızı karanfil, sevgi; beyaz karanfil, temizlik - saflık; pembe karanfil, içtenlik; sarı karanfil, hüzün; kırmızı glayör, istek; beyaz glayör, dostluk; pembe glayör, zarafet; sarı glayör, kıskançlık; mor giayör, inanç; orkide, mağrur - gururlu; nilüfer, mutluluk; sterliçya, sıcak sevgi; anemon, gençlik; ağlayan gelin, isyan; kırmızı lale, seni seviyorum; pembe lale, anlayış; beyaz lale, saflık - temizlik; sarı lale,

gerginlik; papatya, bolluk - sıhhat; menekşe, alçak gönüllü…

Çiçeklerin anlamlarına göz gezdirdikten sonra gelelim ana konumuza:

Atatürk''ün naaşı, 10 Kasım 1953 tarihinde, Etnografya Müzesi''ndeki geçici kabrinden alınarak, törenle Anıtkabir''e nakledilmişti.

Artık 10 Kasım günü Atatürk''ü anma törenleri burada yapılacaktı. 10 Kasım''dan bir gün önce, Latife Hanım''ı Ayaspaşa''daki baba evine Orgeneral Refik Halit Tulga''nın eşi Jale Tulga ziyarete gelmişti.

Latife Hanım hastaydı, evden çıkmıyordu.

Evin, üst katını alt kata bağlayan o görkemli merdiveninin başında, Latife Hanım ve onu ziyarete gelen Jale Tulga duruyordu. Kırmızı halı kaplı merdivenin en üst basamağında, oymalı tırabzan başını tutmuş olan Latife Hanım, yorgun, hüzünlü, düşünceli genç konuğu ile vedalaşıyor. Bu genç hanım da Latife Hanım''ın elini öpüyor. Latife Hanım, bu eli uzun süre bırakmıyor ve sonra:

"İyi ki geldin. Beni mutlu ettin. Teşekkür ederim… " diyordu.

Jale Tulga, "Rica ederim efendim. Asıl ben size teşekkür borçluyum. Yarın Ankara''ya gidiyorum. Bana bir emriniz olabilir mi Ankara''da efendim?" diyecekti.

Latife Hanım, genç kızın gözlerinden yüreğini süzüyor; dikkatli ve derinden gelen bir sesle, "Ankara''ya öyle mi? Kim bilir koca Ankara ne kadar değişti? O şehri öyle merak ediyorum ki!" sözleri dökülüyordu. "Evet. Demek bana, ''Bir isteğin var mı?'' diyorsun. Pekâlâ. İşte sana bir sır; daha doğrusu bir emanet. Yıllardan beri gerçekleştirmek istediğim bir şey vardı; cesaret edip kimseye söyleyemediğim."

"Emredin efendim. Ben size hizmete hazırım, biliyorsunuz…"

İkisi de çok heyecanlıydı. Latife Hanım gülümsemeye çalışıyordu:

"Estağfurullah. Sadece bir rica… Ankara''da… Bir çiçekçiden, bir tek beyaz gül al lütfen. Ama bir tek. Onu Anıtkabir''e götür ve Mustafa Kemal''in mübarek kabrinde, yere bırak… Ayak ucuna…

Kimden geldiğini o anlar, ama sen yine de, ''Bunu Latife gönderdi'' der misin?"

Latife Hanım, Mustafa Kemal Atatürk''ten ayrıldıktan sonra hiç evlenmedi, bu konularda da hiç konuşmadı. Hep ketum kalmayı tercih etti. Yani "beyaz gül"ün, taşıdığı anlam olan "masumluk" sembolünü hep korudu.

Acaba Latife Hanım bunu mu kast etmişti? Yoksa Mustafa Kemal Atatürk''le özel hayatlarında geçmiş bir olayı mı hatırlatmak istemişti, bilinmez…

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları