Belki…
Yaşamın her döneminde başımıza türlü türlü kötü ve iyi olay gelir.
Ancak insan doğası gereği olsa gerek, yaşam olayının o an yarattığı sonuçlara göre değerlendirme yapar ve olayı "kötü" veya "iyi" olarak etiketler.
Fakat hayat derslerle dolu bir gözlem alanı.
Bu alanı ve gözlemciliği iyi anlatan harika bir Çin kıssasından bahsedeceğim.
Çinli bir çiftçinin başına gelenler ve olaylara yaklaşımı, bizler için yeni bir bakış açısı sağlayabilir zira.
Çiftçi, kasabaya gittiği bir gün en sevdiği atını kaybeder.
Köye dönünce bu haberi çevresine paylaştığında insanlar der ki:
O at için çok çalıştığını biliyoruz. Bu ne kötü bir haber!
Ancak çiftçi omuzlarını kaldırır ve der ki:
Belki…
Sonraki gün kaybolan at bir yılkıdan yedi at ile geri döner.
Ahali der ki:
Ne talihli bir olay!
Çiftçi yine der ki:
Belki…
Diğer gün çiftçinin oğullarından biri bu yabani atlardan en heybetlisine biner ve civarda bir gezintiye çıkar.
Fakat at hâlâ yabani olduğundan, çocuğu üstünden atar ve çocuk bacağını kırar.
Köylü, konu komşu yine toplanır ve der ki:
Bu ne talihsiz ne kötü bir olay!
Çiftçi yine der ki:
Belki…
Devam eden günlerde, zabitler köye gelir ve eli silah tutan ne kadar genç oğlan varsa seferberlik için toplar.
Fakat bizim çiftçinin oğlunu es geçerler çünkü bacağı kırıktır.
Oğullarını harbe gönderen ahali adama gelir ve yine:
Ne şanlısın. Ne talihlisin. Bizim gözümüze uyku girmeyecek ama senin oğlun yanında.
Adam tekrar ahaliye aynı yanıtı verir:
Belki…
Bu hikâye böyle devam eder durur elbette ancak bu kıssadan çıkarılacak çok hayati bir ders var.
Bir yaşam olayının gerçekten ne kadar kötü ya da iyi bir haber olduğunu tamamen anlayamayız.
Çünkü gerçekten bu talihli veya talihsiz olayların yaşamımızı nasıl etkileyeceğini bilemiyoruz.
Aslında yaşamı korkutucu fakat bir o kadar da merak uyandırıcı yapan da bu.
Bizler olayları değerlendirirken bu gibi yaklaşımlarla meselelere bakarsak, tetiklenecek duyguları yönetmekte de o kadar başarılı olabiliriz.