Aman petrol canım petrol
ABD'nin müdahalesiyle bölünen ve Irak'ın kuzeyinde kurulan Kuzey Irak Bölgesel Kürt yönetiminin yanı sıra Suriye'nin Kobani yöresine yerleşen eli kanlı örgüt PKK'nın yandaşı Demokratik Birlik Partisi (PYD)'nin Halk Savunma Birlikleri (YPG), Türkiye için bölücü tehlikeyi daha da pekiştirdi. Aslında bu topraklar Anadolu'nun hem coğrafi hem de etnik olarak bir devamıydı. Batılı ülkelerin son zamanlardaki ayak oyunlarını bir kenara bırakırsak, bu topraklardaki Türkmen nüfus, Kürt ve Arap nüfustan sayıca hep üstündü.
Osmanlı Türk Devleti toprakları içinde bulunan Musul vilayeti son 90 bin kilometrekarelik bir alanda üzerinde büyük çogunluğunu Türklerin oluşturduğu 350 bin nüfusu bulunan bir bölgeydi. 1914 yılındaki hazırlanmış olan Musul Vilayet Salnamesinde Musul sancağı Musul, Zaho, Dohuk, Agra, Sincar ve İmadiye; Kerkük sancağı Revandiz, Erbil, Selahiye, Köşk; Süleymaniye sancağı ise Şehrizor, Bazyan, Kalambriya ve Muhammeran kaza ve bölgelerini içine alıyordu.
Bölgenin stratejik ve iktisadi konumu yönünden önemli bir coğrafi bir mevkide olması tarih boyunca bölge üzerinde büyük devletlerin emelleri oluşmuştu. Bu durum da, bu topraklar üzerinde siyasi ve askeri çekişmelere yol açmıştı. Bölgenin hedef seçilmesinin en önemli nedenlerinden birisi petrol zenginliğiydi. En çok İngiltere'nin bölge üzerinde her dönem büyük emelleri vardı. Londra, Ortadoğu'ya hakim olabilmek için Musul'a birinci dereceden önem veriyordu. Bundaki amacı, hem bu bölgenin doğal kaynaklarından faydalanmak, hem de doğuda kendisi için çok önemli olan sömürgesi Hindistan'a karayoluyla ulaşımı sağlamaktı. Çünkü Hindistan'a denizyoluyla ulaşmak zaman kaybı ve zordu. Onun için Musul bağlantısından asla vaz geçmedi.
1798 yılında Fransa'nın Mısır'ı işgal etmesi, Rusya'nın da kuzeyden saldırması üzerine İngiltere, taktik icabı Osmanlı Devleti'nin yanında yer aldı. Yine Hindistan yolunu güvenlik altına almak istiyordu. Daha sonra 1897 yılından itibaren Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasına yönelik bir tutum içine girdi. Osmanlı Devleti 19. yüzyılın sonlarına doğru Almanya ile ittifak içerisine girmek zorunda kaldı. Almanya'nın giderek güçlenmesinden endişe duyan İngiltere de Rusya ile işbirliği yapmaya başladı.
Padişah II. Abdülhamid döneminde artan Osmanlı-Alman yakınlaşması ile Berlin-Bağdat demiryolu projesi gündeme alındı. Almanya'nın da niyeti bölgedeki petrol zenginliklerine ulaşmak, o bölgeden faydalanmaktı. O dönemde özellikle Musul bölgesinde birçok yabancı petrol şirketi arama ve işletme için Osmanlı Devleti'nden izin almak için sıraya girmişti.
Birinci Dünya Savaşı'yla birlikte İtilaf devletlerinin yanında yer alan İngiltere Basra'dan çıkarma yaparak Bağdat'a kadar ilerledi. Osmanlı kuvvetleri birçok cephelerde savaşıyordu. İngilizlere karşı Kutulamare Savaşını kazanmasına rağmen, Almanların savaşı kaybetmesi dolayısıyla 30 Ekim 1918'de Mondros Antlaşması yapıldı. Musul Osmanlı toprakları içerisindeydi. İngilizler ateşkese rağmen Musul'u ele geçirmek için harekete geçtiler. 10 Kasım 1918 tarihinde anlaşma şartlarına aykırı olarak Musul ve çevresini işgal ettiler.
Bu işgale karşı Osmanlı devleti tepki gösterdi. Bölgedeki aşiretler de bu işgali kabul etmedi, her daim Osmanlı'nın yanında yer aldılar. Türk ordusunun geri çekilmesi bölgede çok sıkıntı yaratmıştı. Tarih boyunca uyum içinde yaşayan bölge halkı, alışılmışın dışında bir idarenin gelmesi üzerine büyük yıkıcı etkilerle karşılaştılar. Yöre halkı, dini ve töreleri kendilerine ters İngilizlere karşı direndi. Bunun yerine Türklerin yanında yerlerini almakta gecikmedi.