Sanatçı, yazar ve eski milletvekili Zülfü Livaneli, Sosyalist Enternasyonal Konsey toplantısının ikinci gününde yaptığı konuşmada, sağ ve sol ideolojilerin temel dayanak noktalarını değerlendirdi. Livaneli, sağın din, milliyetçilik ve sermayeyi araç olarak kullandığını belirtirken, solun en güçlü silahının kültür olduğunu vurguladı.
Livaneli, İtalyan düşünür Antonio Gramsci’nin kültürel hegemonya teorisine atıfta bulunarak, sağ ideolojilerin kültürel alanda üstünlük sağlayamayacağını ifade etti. Kültür insanı kimliğinin kendisi için en önemli kimlik olduğunu söyleyen Livaneli, gençliğinden beri sosyalist olduğunu ve dünyayı daha yaşanabilir kılmak için yazılar yazdığını belirtti. Livaneli, "Dünya diktatörlerin değil, halkların olmalıdır" dedi.
Livaneli konuşmasında, Federico Mayor Zaragoza ile birlikte UNESCO’nun kültürel barış programında yürüttüğü çalışmalardan da bahsetti. Türkler ile Yunanlar, Kürtler, Ermeniler ve diğer halklar arasında barış tesis etmeye çalıştığını anlatan Livaneli, bu çalışmaların kendisine zorluklar, sürgünler ve müdahaleler yaşattığını ancak sosyalizme olan inancını kaybetmediğini dile getirdi. Livaneli ayrıca, Avrupa’daki yükselen otoriter ve ırkçı eğilimlere dikkat çekerek, göç olgusunun insan hakları ve demokrasi ilkeleri gözetilerek ele alınması gerektiğini vurguladı. Sanatçı, "Göç asla bitmeyecek bir olgudur. Ancak Avrupa ülkelerinin bu harekete karşı ırkçı demokrasilere dönüşmesini kabul edemeyiz” dedi. Livaneli, Pablo Neruda, Nazım Hikmet, Mayakovski, Yannis Ritsos gibi şairlerin sosyalizm fikrini yaşatmak için verdikleri mücadeleyi hatırlatarak, yakın zamanda Granada’da Federico García Lorca adına verilen bir ödül aldığını ve bunun kendisi için çok anlamlı olduğunu sözlerine ekledi.