Haber: Zuhal ÇİLOĞLAN
(İSTANBUL) - "Yenidoğan çetesi" soruşturmasında, Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin'i makamında tehdit ettikleri öne sürülen 6'sı tutuklu 13 sanık, bugün hakim karşısına çıktı. Mahkeme sırasında savcı Yavuz Engin ile başkan arasında bir tartışma yaşandı. Engin, sanıklardan Aylin Arslantatar'ın savunmasına müdahale etmek istediğinde, mahkeme başkanı "sizi sonra dinleyeceğim" yanıtını verdi. Engin, daha sonra şunları söyledi: "Ben 50 yıldır İstanbul'dayım. Dosyanın sanığı değil, mağduruyum. Yavuz Çelik'i 15-20 yıldır tanıyorum; güvenilir birisidir. Baki Çelik, Yavuz'un ağabeyidir. Gökhan Güler'i 10 yıldır tanıyorum. Aylin Arslantatar ile sosyal bir ortamda tanıştık, kendisi avukat. Tanıştığımızdan beri arkadaşız. Tarık Arslantatar'ı Aylin'in ağabeyi olduğu için tanıyorum. Zeynep Kaman ile arkadaşlığımız sadece sosyal medya üzerindendir; yüz yüze görüşmedik. İsmail Koçar'ı Yavuz Çelik'in kayınpederi olması nedeniyle tanıyorum; onunla tanıştım."
Geçen yıl 11 Ekim'de jandarma tarafından gözaltına alındım, ardından tutuklandım. Arkadaşım Yavuz Çelik, hastanede çalışan bir akrabasının tutuklandığını söyledi. Adli tatil dönemindeydik. Bir avukat aradıklarını aktardı. Ben de dosya numarasını Aylin'e ilettim. Aylin, "Bu dosyanın savcısı benim yakın arkadaşım, bunu almam etik olmaz" dedi.
Sağlık skandalının araştırılması şart
Bu olayın, Türkiye'nin en büyük sağlık skandallarından biri olduğunu düşünüyorum. Ne yazık ki savcı, hastane sahiplerini değil, sadece asgari ücretle çalışanları tutukladı." Bu durum beni araştırmaya yönlendirdi. "Yenidoğan bebek çetesi" diye anılan bir grubun faaliyetlerini keşfettim. Çevremden yaptığım incelemelerde, 6 aylık bir bebeğin bir hastaneden diğerine usulsüz bir şekilde sevk edildiğini, bu süreçte doktorun yer almadığını öğrendim. Yavuz Çelik de bu durumlardan haberdardı; öğrendiklerimi ona paylaştım. Gördüklerim karşısında dehşete düştüm. 3-5 doktorun sağlık uygulamalarındaki boşlukları kullanarak devleti dolandırdığı kanaatine vardım. Bazı hastanelerin yoğun bakım ünitelerini kiraladığını duydum. Bu olayın Türkiye'nin en büyük sağlık skandallarından biri olduğunu vurguluyorum. Ne yazık ki savcı, hastane sahiplerini değil, asgari ücretle çalışan kişileri tutukladı.
Aylin Hanım'a, "Savcı Bey'den uzak dur" dedim çünkü dosyadan kötü kokular geliyordu. Bu skandaldan İl Sağlık Müdürlüğü'nün habersiz olması mümkün değildir. Üçlü bir sac ayağı oluşturulmuştu.
Aylin Hanım'a, Yavuz Engin'in sosyal medyadan "canımlı cicimli" mesajlar attığını söyledim. Mesajda, "Üzerimde siyasi baskı var" yazıyordu. Aylin, beni savcının makamına götürmeye ikna etti. Gitmek istemedim ama annesini tanıdığını belirtince ricasını kıramadım. Savcı bey makamında bildiklerimi anlatmak istedim.
Aylin ile birlikte, mağdur Yavuz Engin'in odasına girdik. O dönemde tutuklandığımda basına servis edilmiştim; Savcı Bey oradaydı, adeta gösteri yapıyordu. Fotoğraflarım "yenidoğan çetesi lideri" olarak servis edildi; bu bir itibar suikastıydı.
Savcı Yavuz Engin'in makamına gittiğimde, "Ben Aylin Hanım'ın ricası üzerine geldim, dosyaya dahil olmak için değil" dedim. Dosya ile ilgili araştırmalarımı anlatırken Tuğçe Toptemel'e değindim. Savcı, "Neyini istiyorsun, tahliyesini mi takipsizliği mi?" diye sordu. Ben de, "Yargılansın, kendini aklasın" dedim.
Savcı Beye, "Neden hastane sahiplerini veya yöneticilerini tutuklamadın?" diye sordum. "Raporları inceledin mi?" dediğimde, "Raporlar gelmedi" yanıtını aldı. Oysa raporlar çoktan gelmişti. "Bağlantı kuramadım." diyerek konuyu geçiştirdi. Bunun üzerine, "Kalkalım, gidelim" dedim. Savcı Yavuz Engin ısrarla, "Bir kahve daha içelim" dedi. Aylin oturuyordu, bu nedenle ben de oturmaya devam ettim.
Savcıdan sanık Zengin'e yanıt
"Kesinlikle öldürmeye teşebbüs yoktur. Savcı Beyin özel hayatıyla ilgili herhangi bir sorgulama yapılmamıştır. Ne Zeynep Kaman’dan ne de başka birinden Savcıyla ilgili kimlik bilgisi temin etmedim. Savcı Beyin ne numarası ne adresi bende vardır, ne de bir başkasına verebilirim. ‘Belki tutukluluk durumuyla ilgili gözden kaçan bir şey vardır’ dediğimde, ‘Yakında değerlendirme yapılacak, bir dilekçe versinler, yeniden değerlendirilsin.’ dedi.
Bunun üzerine Yavuz’u aradım ve “Böyle böyle bir dilekçe verilmesi gerekiyormuş.” dedim. Yavuz Çelik avukatını çağırdı. O sırada kayınpederi de geldi. Yavuz, ben, İsmail Koşar ve Yavuz’un oğlu birlikte yemek yedik. Bu durum sanki örgüt faaliyeti kapsamında toplantı yapıyormuşuz gibi kayıtlara geçmiş. Makam odasından çıkınca Aylin Hanım’a “Bu senin arkadaşın değil, emin ol bizi kayda aldı.” dedim.
Savcı beyin makamını ziyaret ettikten birkaç gün sonra, Aylin Hanım’ın bürosunda başka bir savcı vardı. O kişi, “Yavuz Engin Manisa’da görev yaparken de polise ve jandarmaya kumpas kurmuştu, meslek içinde sevilmez.” dedi.
Bu esnada savcı Yavuz Engin, Zengin’e bağırarak “Devlet kumpas kurmaz!” dedi. Mahkeme başkanı tarafları uyardı.
“Makam odasındaki konuşmalarımın çoğu yanlış anlaşılmış, ses kayıtlarında montaj yapılmıştır”
“Ortada bir örgüt yoktur. Dosyadaki sanıkların birçoğuyla tanışıklığım yoktur; sanıkların da birbirini tanımadığı görülmektedir. Bir örgütten bahsedilemez. Bir örgüt yoksa ben de örgüt lideri olamam. Bana ‘MİT’, ‘Müsteşar’ diyorlar. Bu, çevremde sahip olduğum etki nedeniyle söyleniyor; ben kendimi böyle tanıtmıyorum. Birisi ortamda ‘Müsteşar’ deyince susmak zorunda kalıyorum. Yavuz Beye de ‘Müsteşarım’ dedim ama Aylin Hanım beni öyle tanıttığı için boşa düşmemek adına öyle söyledim.
Makam odasındaki konuşmalarımın çoğu yanlış anlaşılmış, ses kayıtlarında montaj yapılmıştır. Makam odasında ‘kalem kırıldı’ sözüyle kastım, dosyada yapılan hatalar nedeniyle güven duyulmayan bir kişi olmasına ilişkindir. Savcı Beyin gözüne baka baka, ‘Aylin kime iyilik ettiyse kötülük görmüştür.’dedim. Papa suikastini örnek olarak verdim.”
“Onu ben korudum, beni burada sanık yaptı”
Tutuklu sanık Aylin Arslantatar’ın savunması ise şu şekildeydi:
“Ben olayın tanığı olabilecek kişiyken hakkımda kurulan kumpas üzerine sanık olarak yargılanıyorum. Bir yılı aşkın süredir tutuklu kaldıktan sonra kurulan kumpası anlatmak üzere karşınızdayım.
Mustafa Kemal Zengin sevilen bir iş insanı ve müsteşar olarak tanınıyordu. Ben Zengin’le ilgili gerçeği dosyadaki dijital materyallerin incelenmesi sonucu düzenlenen raporlar ile öğrendim. Raporlar gelene kadar bu durumu bilmiyordum.
Yavuz Engin daha İstanbul’a gelmeden önce sosyal medya üzerinden tanıştık. Ortak birçok arkadaşımız vardı. Sosyal medyadan arkadaşlık isteğini kendisi gönderdi. İstanbul’a yeni geldiğinde ‘hayırlı olsun’a gittiğim bir savcıdır. Daha ötesi var ama anlatacağım. Doğum günlerimi hiç atlamaz mesela.
Mesajlarda görüldüğü gibi kasten öldürme dosyası ile ilgili sorular sorduğumda bana gayet samimi bir şekilde “bakarız canım” şeklinde yanıt verip, fezlekeyi Bakırköy’e gönderdiğini söyledi.
O kadar yakınız ki… bu mesajlar ne kadar yakın arkadaş olduğumuzu kanıtlar diye düşünüyorum.
Kendisini ziyaret edip çiçek gönderdiğim, saatlerce telefonda konuştuğum, çok samimi bir şekilde her şeyi konuştuğumuz bir arkadaşımdı. Daha ötesi var ama savunmamın ilerleyen zamanlarında anlatacağım.
Ben bu dosyanın içeriğini bilmiyordum. Bir kızın tutuklu olduğunu söyledi, bu konuyla ilgili siyasi baskının olduğunu söyledi. Ben de doktorları almak yerine hastane sahiplerini neden almıyorsun dedim, o bana üzerinde siyasi baskının olduğundan bahsetti.
Onu ben korudum, beni burada sanık yaptı. Var gücümle seni ve aileni korudum. Vicdansız. Onu Allah’a havale ediyorum. Başkanım ben 13 aydır haksız hukuksuz yatıyorum.”
“Çatalı masaya fırlattım, ‘Ne demek devletin savcısını tehdit etmek. Yarın hemen Yavuz’a söyleyeceğim’ dedim”
“Ben varlıklı bir ailenin vekiliydim. Tehditler aldığım bir dosyaydı. Aile de bana jest olsun diye yemek organize etti. Zengin de o gece Yavuz Engin’i tanıyıp tanımadığını sordu. Tanıdığımı söyledim. O akşam hemşire yakınları Engin’in arkasından ileri geri konuştu. Çatalı masaya fırlattım ‘Ne demek devletin savcısını tehdit etmek. Yarın hemen söyleyeceğim’ dedim. Kendim için değil ama sevdiklerim için korkarım. Ben bunları yarın savcıya anlatacağım, dedim.
Yavuz’a ben whatsapp’tan arama dememe rağmen whatsapp’tan aradı. Telefon görüşmesinde ‘vekâletimi almadığım dosyanın yakınları senin hakkında ileri geri konuşuyorlar’ dedim. ‘Kız üç beş ay tutuklu yatar çıkar ama biz de onun yakınlarını korkuturuz’ dediler. Zengin’in bana söylediklerini aktardım.
Bana görüşme teklifi ile geldi. Olur, dedim ama aradan iki saat geçti, Yavuz fikir değiştirirdi. Adliyede buluşmak istedi. ‘Hem adliye daha güvenli olur buraya gelsene fotoğrafımızı çeken olmaz’ dedi. Gittim odasına. Bu kız neden tutuklu onu bile bilmiyorum, dedim. ‘Aylin iyi ki vekâlet almadın. MHP’lilermiş iki sevgilisi varmış. Çok tehdit alıyorum bu dosyadan. Arabalar takip ediyor. Hastane sahiplerini tutuklamadım, siyasi baskı var’ dedi.”
Mahkeme başkanı ve savcı Yavuz Engin arasında tartışma
Yavuz Engin, Aylin Arslantatar'ın savunmasında araya girmek istedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı "sizi sonra dinleyeceğim" dedi. Engin, " "Başkanım, niye benim kişisel haklarımı savunmuyorsunuz, sadece beni mi susturuyorsunuz?" dedi. Mahkeme başkanı, "Niye dinlemeyeyim sizi efendim? Ben kimsenin tarafını tutmuyorum, size de söz hakkı vereceğim" yanıtını verdi.
Ardından Savcı Engin, Aylin Arslantatar'a "Sen" diye hitap edince, üslup tartışması çıktı. Aylin Arslantatar, "Siz demelisiniz" cevabını verdi. Yavuz Engin, sanığa "Sen" diye hitap etmeye devam etti.
Duruşma, diğer sanıkların savunmalarıyla sürüyor.