Yeni döneme giriyoruz: Şeffaflık ve zorluklar ön planda

Yeni döneme giriyoruz: Şeffaflık ve zorluklar ön planda

Doç. Dr. Hatem Ete, Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda kritik değerlendirmelerde bulundu.

(TBMM) - Ankara Enstitüsü Başkanı Doç. Dr. Hatem Ete, Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'ndaki konuşmasında, "Şimdi kritik bir kavşaktayız. Sürecin bugüne kadar olan aşamaları görece daha kolaydı. Güvenlik bürokrasisi ile siyasi aktörlerin hazırladığı zemin üzerinde ilerliyorduk. Ancak artık hem toplumsal hem de siyasal dinamiklerin daha şeffaf hale geleceği, zor bir döneme giriyoruz" ifadelerini kullandı.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un başkanlığındaki komisyonda düşünce ve araştırma merkezlerinin temsilcileri dinlendi.

Ete, konuşmasında Kürt sorununa yönelik olarak PKK'nın silah bırakma kararı ve sonrasında yaşanan gelişmelere de değindi. "Şimdi kritik bir kavşaktayız. Geçmişteki aşamalar daha kolaydı. Şimdi ise toplumsal ve siyasal dinamiklerin daha şeffaf olacağı bir dönem başlıyor" diyerek uyarılarda bulundu.

Önemli riskler söz konusu

Ete, gelecekte bazı riskler barındıran hususlara dikkat çekti. "Birincisi, siyasi aktörlerin fırsat ve risk algıları ile ilgili. Sürecin başlangıcından bu yana muhalefet, iktidarın bu süreçten edineceği avantajlardan endişelenirken, iktidar da oluşabilecek risklerden korkuyor. Seçim süreçleri ve oy verme davranışları hakkında bilgi sahibi olanlar, seçimin sadece bir konu üzerinden değil, aktörlerin konuyu nasıl ele aldığı üzerinden şekilleneceğini biliyorlar. Bu nedenle bugünden itibaren siyasi partilere ve aktörlere kesin veya garanti bir avantaj sağladığını düşünmüyorum. Seçimlere daha uzun bir süre var ve aktörlerin tutumu, farklı seçmen gruplarının tercih kriterlerini etkileyecektir. Bu yüzden, siyasi aktörlerin bu meseleye yaklaşımlarındaki ihtiyat payının gerçeklikle bağlantısız olduğunu düşünüyorum. Bu yanlış bir kurgu" dedi.

Sosyal hassasiyetler gündemde

İkincisi, toplumsal duyarlılık ile ilgili. Çeşitli ortamda bunun sıkça duyulduğunu belirten Ete, "Mevcut ekonomik sıkıntılar göz önüne alındığında, toplumun bu konuya sıcak bakmadığını ve bu meseleyi ele alan bir iktidarın ciddi bir tepkiyle karşılaşabileceğini belirtmek gerekir" dedi. Ancak Ete, Panorama TR olarak yaptıkları kamuoyu araştırmalarında henüz toplumsal duyarlılık açısından dikkate alınması gereken bir durum olmadığını vurguladı.

Ete, "Bugüne kadar toplumsal duyarlılık konusunda bir şey oluşmadı. Ancak bu ileride oluşmayacağı anlamına gelmiyor. Siyasetin bu konuyu yürütme tarzı nedeniyle toplumsal hassasiyetler oluşabilir. Ancak bugüne dek elde edilen veriler henüz bu yönde bir süreç göstermiyor. Seçmenin oy verme davranışında belirleyici olan ana dinamik, AK Parti ile CHP arasındaki mücadeledir" dedi.

19 Mart'tan bu yana gelişmeler seçim tercihlerini etkilemiş değil. Destek oranı henüz Ete'nin belirttiği gibi %55-60 civarında seyrediyor.

Güven eksikliği belirmiş durumda

Toplumun, sürecin nasıl yönetildiğine yönelik güvensizliği olduğunu belirten Ete, "Güven eksikliği var. Ancak sürece destek noktasında henüz bir sorun görünmüyor" değerlendirmesinde bulundu. Bu güvensizliğin sebebinin, önceki süreçlerin başarısızlıklarından kaynaklanan hafıza ile ilgili olabileceğinin altını çizdi. Ete, "Toplum, PKK'nın silah bırakacağını düşünmüyor. Bunun seçim odaklı yürütüldüğü ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçilmesine hizmet edeceği algısı var" şeklinde konuştu.

Olumlu gelişmeler güven duygusunu inşa eder

Ete, güven eksikliği konusunda somut gelişmelerin önemli olduğunu belirtti. Somut adımlar atıldığında toplumsal algının olumlu yönde değişeceğini ve güven duygusunun inşa edileceğini düşünmekte. Ancak henüz toplumsal duyarlılığın belirgin bir dinamik haline gelmediğine inandığını vurguladı.

Öte yandan, devlet ve örgüt arasında belirgin bir görüş farkı olduğunu kaydedip, "Devlet, çözüm sürecinin Suriye'de de bir silahsızlanmaya yol açması gerektiği konusunda ısrarcı. Ancak örgüt Suriye'nin dinamiklerinin farklı olduğunu savunuyor. Bu iki taraf, farklılıklara rağmen süreçleri paralel yürütmeyi başardı" dedi.

Türkiye ve Suriye süreçleri arasında ilişki

Ete, önümüzdeki dönemde Suriye'deki gelişmelerin Türkiye'deki çözüm süreci için ön şart olup olmayacağını merakla takip edeceklerini belirtti. Ülke içerisinde çözüm süreçlerini yönetirken Türkiye'nin tek aktör olması gerçeği, Suriye'deki sorunu çözme noktasında yeterli olmayabilecektir. Bu nedenle, ikili ilişkilerin yönetimi konusunda dikkatli olunması gerektiği çıkarımında bulundu.

Son olarak, yasama çalışmalarının sadece PKK'nın silahsızlandırılması ile kalmayıp, toplumsal entegrasyonu da hedeflemesi gerektiğine dikkat çekerek, "Bu durum, PKK'nın silah bırakmasından sonra kaçınılmaz bir sonuç olacaktır. Siyasetin sivilleşmesi gerekmektedir" dedi.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.