Yazar Canan Şahin, yazı merakının ilkokulda okuma-yazmayı öğrenmekle başladığını belirterek, yazarlığa geçiş hikayesi hakkında açıklamalarda bulundu. Şahin, kitabına verdiği ilgi çekici isimle ilgili de açıklamada bulundu.
ÖNCELİKLE SİZİ TANIMAK İSTERİZ. CANAN ŞAHİN KİMDİR?
27.05.1989’da Köln’de doğdum, Köln’de yaşıyorum. Yazıyla ilişkisi çocuklukta başlamış biriyim aslında. İlkokuldayken kendim yaptığım ve bağladığım defterde şiirleri temize çekiyordum. Uzun yıllar bunu kimseyle paylaşmadım. Okul yıllarında yazım hatalarından dolayı çok eleştiriliyordum, bu yüzden okulda yazı yazmaya uzun bir süre küsmüşlüğüm var; ama kendi kendime kitap okumak, beni okulda da rahatlatıyordu. Sonra üniversitede, ders aralarında kafa dağıtmak için yine birkaç kısa hikâye yazmaya başladım. O zamanlar Almanca yazıyordum. Sevdiğim kişilere doğum günlerinde mektuplar yazmayı seven biriydim; ama yazmaya gerçek anlamda yeğenimin doğmasıyla başladım. Ona benden bir hatıra bırakma isteğim arttı ve ilk öykü kitabımı yazdım.
YAZARLIK HAYATINIZ NASIL BAŞLADI? BU YOLDA SİZE KİMLER DESTEK OLDU?
Yazma ve okuma merakım, ilkokulda okuma-yazmayı sökmekle başladı. Elime geçen her şeyi okurdum, merak ederdim. Yazı beni o zamanlar büyülemişti, diyebilirim. Dönem dönem bir şeyler yazıp aileme verirdim hediye maksatlı. Ailemdeki herkes için şiir yazmışlığım var mesela. Kuzenlerime doğum günlerinde mektup yazmıştım uzun uzun. Yazdıklarım beğeniliyordu. Yazı yazarken kendi iç sesimle daha güzel bir bağ kurabiliyorum.
YAKIN ZAMANDA OKURLARINIZLA BULUŞTURDUĞUNUZ ‘KOVAN VE KUMURSGALAR’ ADLI KİTABINIZDAN BAHSEDER MİSİNİZ?
Bu roman; kadınların yönettiği bir sistemde, erkeklerin yer altına sürgün edildikleri ve hayatta kalmaya çalıştıkları distopik bir dünyada geçiyor. Toplumsal roller, cinsiyet, güç ilişkileri ve sistem eleştirisi üzerinden ilerleyen çok katmanlı bir anlatısı var; ama sadece klişe bir tersine çevrim değil, aynı zamanda yuvaya, hafızaya, aidiyete dair de sorular soruyor. Burada biraz benim hukuk tahsilimden gelen evrensel sorulara yönelme arzusu da var. Adalet, özgürlük, tutsaklık gibi temel konuları sorgulatıyor. En azından bunu amaçlıyor.
KİTABIN İSMİNİN BİR HİKÂYESİ VAR MI?
Evet, oldukça katmanlı bir anlamı var. ‘Kumursga’ Uygurca’da ‘Karınca yuvası’ anlamına geliyor. Artık unutulmuş, çok eski bir kelime, en azından Türkiye için; ama romanda özellikle bu kelimeyi kullandım çünkü geçmişe, köklere, doğal ve sıcak bir kolektife işaret ediyor. Onun dışında karıncalar da arılar gibi bir kraliçe tarafından yönetiliyor aslında. Romanda bu kumursgaları bir erkek yönetiyor, kovan ise yine romanda bir yuva; ama daha sistematik bir yapı. Görevler üzerine çalışan ve yaşatan bir sistem. Bireyselliğin olmadığı ve sadece vazife edasıyla yürüyen bir sistem. Bu iki kelime, kitabın kalbindeki çatışmayı temsil ediyor. Biri hatırlamakla, diğeri unutmakla; biri yaşamla, diğeri işleyişle ilgili. İsmin bu kadar içkin olması, anlatmak istediğim dünyanın dilsel ve düşünsel köklerine de ışık tutuyor. İki sistem de birer yuva ve o iki sistem, yuvadan çok farklı şeyler anlıyor.
SİZCE KİTAP, BEKLENEN BAŞARIYA ULAŞACAK MI?
Bir yazar olarak başarıyı romanı kaç kişinin okuduğuyla değil, romanın kaç kişiye dokunduğuyla ölçüyorum. ‘Kovan ve Kumursgalar’ hitap ettiği okurla derin bir bağ kuruyor. Bu kitap, belki de bazıları için rahatsız edici olacak; ama bence tam da bu yüzden önemli. Sorular sordurması, yerleşik kavramları sorgulatması, bence en büyük başarısı olur.
EDEBİYAT DÜNYASINDAN ÖRNEK ALDIĞINIZ İSİMLER VAR MI?
Bu aralar gündemden uzaklaştıran, oyalayan veya eksik kaldığımı hissettiğim alanlarda beni besleyen kitapları tercih ediyorum. O yüzden aynı isimlerden beslenmiyorum. Dönemsel olarak değişiyor. Bazen bir düşünür, bazen bir çocuk kitabı yazarı, bazen de akademik yazılara yöneliyorum. Onlar da bana yön veriyor. İlhamı sadece edebiyatla sınırlamıyorum. Sinema, mitoloji, tarih ve sanat da bu havuzun içinde.
GELECEK PROJELERİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?
Henüz yayınlanmamış birkaç çocuk öyküm ve yetişkinler için bir romanım var. Önceliğim onları tamamlamak; ama Kovan ve Kumursgalar’ı okuyanlar ikinci bir kitap isteyince o distopik dünyanın ikinci kitabı için kolları sıvadım. Aslında bilgisayarımda uzun konulu bir kitap listesi var; ama yazarlık sezgisel bir yolculuk. Bazen listemdeki bir konu geri çekiliyor ve hiç hesapta olmayan bir fikir öne çıkıyor. Kovan ve Kumursgalar’da da böyle oldu. Listeyi ilk yazdığımda bu konu hiç yoktu. Yani planlama yapıyorum; ama esnekliğe de yer bırakıyorum.
SON OLARAK NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Bu kitabı yazarken sadece bir distopya kurmadım, aynı zamanda içimizdeki derin soruları kurguladım. Okurdan tek bir şey bekliyorum; okurken kendini bir yere konumlandırmasın. Sorgulasın, dinlesin ve karşısındakine değil, içine baksın.