Haber: Hilal SOLMAZ
(MUĞLA) - Dünyaca ünlü yönetmen Tony Gatlif, Bodrum Uluslararası Film Festivali'nde düzenlenen Masterclass'ta sanatın, güçlenmenin ve adaletsizliklere karşı direnişin en etkili yolu olduğunu belirtti. Gatlif, "Sanat, ölümün karşısında yaşamın sesidir" sözleriyle düşüncelerini dile getirdi.
Bodrum Uluslararası Film Festivali, Roman kültürü üzerine çalışmaları ile dikkat çeken Tony Gatlif'i konuk etti. Gatlif, ezilenlerin, etnik azınlıkların ve göçmenlerin hikayelerini sinemaya taşıyan önemli bir yönetmen olarak, festivalin sanat yönetmeni Alin Taşçıyan ile birlikte unutulmaz içerikler sundu. Gatlif'ın Latcho Drom (1993), Vengo (2000) ve Gadjo Dilo (1997) gibi filmleri, uluslararası arenada dikkat çekti. Gatlif, göçmenlik, ekonomik sıkıntılar ve ırkçılık gibi konular üzerine görüşlerini paylaştı.
Sanat, trajedilere karşı bir ses
Gatlif, modern dünyada yaşanan trajedilere ışık tutarak, "Bugün Gazze, Ukrayna ve Afrika'da masum insanların ölümüyle karşılaşıyoruz. Sanat, bu trajediye karşı çıkmanın ve sesimizi yükseltmenin yegâne yoludur" dedi. Geçmişin özlemi ve değişen hayatın insanlar üzerinde bıraktığı derin izler üzerine de konuşan Gatlif, "Geçmişimizi hatırlamalı ve köklerimize sahip çıkmalıyız. Sanat, kimliğimizi korumanın ve ifade etmenin en etkin aracıdır" diye ekledi.
Gatlif, dünyadaki şiddet ve savaşlara karşı duyarsız kalmanın tehlikelerine vurgu yaptı. "Bugün bilgi çağındayız; savaşları ve adaletsizlikleri görüyoruz fakat harekete geçmiyoruz. Eğer daha aktif olsaydık, sokaklarda olur ve bu zulümlere dur derdik. Sanat cesaret ister" dedi.
İletişimin gücü ve sanatın rolü
Yönetmen, sanatın iletişime bıraktığı yeri sorguladı ve "Sanatın küçücük bir kullanımına bile ihtiyaç var. Dış dünyadaki boşluğu doldurmak için sanat önemlidir. Sinemacı olmak, elindeki potansiyeli kavramak demektir" ifadesini kullandı. "Film üretimi önemli ancak içeriğimiz yoksa sadece izleyiciler var. Bizim filmlerimizle sağlanan iletişim çok önemli. Müzik, sinemanın temel unsuru; halkın nostaljik sesi" dedi.
Oyunculuktan yönetmenliğe geçişini anlatan Gatlif, teknoloji ile ilgili deneyimlerini şu şekilde özetledi: "Tiyatroyla başladım. Ancak, bir noktada konuşmam gerekti, nereden geldiğimi göstermem gerekiyordu ve sinemaya geçtim. 18 yaşımda sinemanın bir endüstri olduğunu düşünmüştüm, ama artık o değil. Artık cebimdeki küçük bir kutuyla film çekebiliyorum."
Salon sinemasıyla dijital arasındaki fark
Salonda film izlemek ile dijital yayınları karşılaştıran Gatlif, "Salonda izlemek toplumsal bir deneyim. Diğerleriyle aynı anda aynı duyguyu yaşamak harika. Ancak, evde, telefonda izlemek de değerli. Film her yerde mevcut, sinema her yerde" şeklinde konuştu.
Türk sinemasının etkisi
Türk sinemasına ve Türkiye'ye olan ilgisini ifade eden Gatlif, "Yılmaz Güney gerçekten büyük bir aktör" dedi. Nuri Bilge Ceylan'ın sinemasını da çok beğendiğini belirtti. 2014 yapımı Geronimo filminde İbrahim Tatlıses'in müziklerinin yer aldığını hatırlatan Gatlif, Tatlıses'in "yüreklere dokunan sesi ve tınısı" olduğunu vurguladı. "İlk dinlediğimde çok etkilendim, onun müziğini filmimde kullanmak istedim" dedi.
Bir seyircinin Polaroid filmindeki su sahnesiyle ilgili sorusuna ise Gatlif, suyu temsili bir özgürlük sembolü olarak tanımladı: "Film özgürlük üzerineydi. Su, dünyada en özgür şeydir; sarayları bile devirebilir, ama aynı zamanda zarif ve yıkıcı değildir. O sahne bu anlamı taşır."
Gatfif, sinemanın evrenselliğini vurgulayarak, "Film her şeyi içerir: aşk, dostluk, acı, umut… Hepsi sinemada vardır. Bu yüzden sinema her şeydir" diyerek konuşmasını sonlandırdı.