(TBMM) - 29 Ekim Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal Sarıhan, Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda gerçekleştirdiği konuşmasında, "Terörle Mücadele Yasası kapsamında terör olmayan eylemleri, düşünce açıklama, toplantı, gösteri ve yürüyüş gibi eylemleri bu yasa çerçevesinde değerlendirip insanları cezaevine koyuyorsak, burada barışı inşa etmek mümkün değil. Böyle bir yolu bulmak, açmak imkansız" şeklinde ifadeler kullandı.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un başkanlığındaki komisyon toplantısında söz alan Sarıhan, öncesinde konuşma yapan Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifinden Feride Eralp'e bazı komisyon üyelerinin gösterdiği tepkilere de dikkat çekti. Sarıhan, "Bizi dinleyen, görüşlerimizi almak isteyen komisyon üyelerimiz var. Buraya davet edildik, bu yüzden bizim sözlerimize müdahale edilmemesi, tepki gösterilmemesi bekleniyor. Eğer gerçekleri gizleyerek konuşursak, burada bulunmamızın ve düşüncelerimizi ifade etmemizin bir anlamı kalmayacak" dedi.
Barış süreçlerinde kadınların rolü
Sarıhan, dünyanın farklı ülkelerindeki "Çatışma Çözümleri" süreçlerine dikkat çekerek, bu süreçlerde parlamento dışındaki grupların ve demokratik kuruluşların yer aldığını, kadın örgütlerine özellikle vurgu yapıldığını anlattı.
Geçmişten dersler çıkarmak şart
1990'lı yıllarda Diyarbakır'da yaşananları ve Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanlığı yaptığı dönemdeki deneyimlerini aktararak konuşmasına devam eden Sarıhan, "Bugün Anayasamızda güvencelerle korunan seçme ve seçilme hakkı, bir zamanlar birçok vekilin dokunulmazlıkları yüzünden kayboldu. Milletvekillerinin ilk görevi, bu hakkın güvence altına alınması için mücadele etmektir. Ancak görevlilerimiz cezaevindeyse, burada yurttaşların da nefes alması mümkün olmayacaktır. Barış oluşturulmaya çalışılacakken, Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen hâlâ cezaevinde olan isimler varken, barış yolunu nasıl bulabilirsiniz?" dedi.
Demokrasi mücadelesinin gerekliliği
Sarıhan, olağanüstü hal dönemlerinden kalan hukuka aykırı düzenlemelerin seçimle iş başına gelmiş belediye başkanlarını cezaevine attığını ve bu süreçte kayyum atamalarının gerçekleştiğini belirtti. "Bu durumda demokrasiden bahsetmek beyhudedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu tür yasaların hemen kaldırılmasını sağlamalıdır" diye devam etti.
Yargının bağımsız olması gerektiğini vurgulayan Sarıhan, adil yargılanma hakkının sadece bağımsız ve tarafsız yargıçlar aracılığıyla sağlanabileceğini söyledi. "Türkiye, 19 Mart'tan beri fiili olarak bir olağanüstü dönem yaşıyor. İstanbul gibi büyük bir şehrin, büyük oylarla seçilmiş belediye başkanının, aynı zamanda bir siyasi partinin cumhurbaşkanı adayının cezaevinde bulunması düşündürücü. Birkaç gün önce cezaevlerinde eski bir milletvekili, iki belediye başkanı ve bürokraside görevde bir genç kadını ziyaret ettim. Geçmişte insanların böyle haksız yere hapsedildiği günlerde barış olabilir mi? Yargılama yapılabilir; ancak "tutuksuz yargılama" bir gerekliliktir. Silahsız ve şiddet içermeyen bireylerin hukuksuz şekilde yargılanmalarına karşı çıkmamız gerekiyor" dedi.
Kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekti
Sarıhan, kadınların maruz kaldığı sorunlara, cinayetlere ve İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılmasına değindi. "Kadınların en kötü haksızlıklara uğradığı dönemler, savaşlar ve çatışmalar sürecindeki dönemlerdir. Bu durum kadınları orantısız bir şekilde etkiliyor. Ancak onların güçlü bir yüreği ve iletişim becerileri bulunuyor. Ülkemizle benzer sorunları yaşayan, hatta daha büyük krizlerle yüzleşen ülkelerde kadınlar her zaman barış masalarında etkin olmuşlardır" ifadelerini kullandı.
"Cumartesi Anneleri, Diyarbakır Anneleri ve Barış Anneleri gibi grupları bir araya getirme sorumluluğumuz var. Bu konu tamamen parlamento tarafından üstlenilmelidir. Karşıt değiller, onları düşman haline getiren dış etkenlerdir."
