(İZMİR) - İzmir Kadın Platformu, Rojin Kabaiş'in şüpheli ölümünün birinci yılında toplandı. Platform, yaptığı basın açıklamasında, "Kadınların şüpheli ölümlerinde "intihar" ön kabulü ile hareket eden yargısal pratiklerin sona ermesini istiyoruz" ifadelerini kullandı.
Rojin Kabaiş'in ölümünün yıl dönümünde, İzmir Kadın Platformu Alsancak Garı'nda bir araya geldi ve Türkan Saylan Kültür Merkezi'ne doğru yürüyüş düzenledi. Katılımcılar, "Rojin için adalet" ve "Kadın yaşam özgürlük" sloganları attı. Açıklamada, soruşturma sürecinde delillerin karartıldığı ve adaletin kasıtlı biçimde geciktirildiği vurgulandı.
Platform adına Esra Yılmaz basın açıklamasını yaptı. Yılmaz, Rojin Kabaiş'in 27 Eylül 2023'te KYK yurdundan ayrıldıktan sonra kaybolduğunu, 15 Ekim'de Mollakasım sahilinde cansız bedenine ulaşıldığını hatırlattı. Ayrıca, "Bir yıl geçmesine rağmen yürütülen soruşturmanın etkin bir şekilde ilerlemediği, dosya üzerindeki kısıtlılık kararının devam ettiği ve Rojin'in telefon incelemesinin tamamlanmadığı kamuoyuna yansımıştır. Rojin'in ailesi, "Rojin intihar etmedi, öldürüldü" diyerek gerçeğin peşini bırakmamıştır. Kadın örgütleri ile birlikte bu konuyu kamuoyunun gündeminde tutmuş, medyada yer vererek dosyanın karartılmasına izin vermemiştir. Aile olmasa, Rojin'in ölümü çoktan unutulacaktı. Bu durum, yalnızca bir ihmal değil, kadınların yaşam hakkı karşısında süregelen sistematik adaletsizliğin ve kurumsal cezasızlığın bir göstergesi" dedi.
Gerçeği ortaya çıkarmak için mücadele
Rojin'in ailesi, Van Barosu Kadın Hakları Merkezi ve Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi'nin gerçeği ortaya çıkarmak için birçok başvuru yaptığını belirten Yılmaz, "Tüm bu çabalara rağmen Adli Tıp Kurumu (ATK), Rojin'in bedeninde bulunan DNA örneklerinin sahibi hakkında bilgi vermedi. Bu sessizlik, yalnızca bir kurumsal ihmal değil; adaletin, hakikatin ve kadınların yaşam hakkının sistematik biçimde göz ardı edildiğini göstermektedir. Ancak 10 Ekim 2025 tarihli ATK Biyolojik İhtisas Dairesi raporu, kadın örgütlerinin ve ailenin ısrarlı mücadelesi sonucu dosyanın seyrini değiştirmiştir. Rapora göre, Rojin'in bedeninde iki farklı erkeğe ait DNA örneği tespit edilmiştir: Birinci örnek göğüs bölgesinde, ikinci örnek ise vajinal bölgede keşfedilmiştir" dedi.
Çelişkili raporlar dikkat çekiyor
Rojin'in ölümünün başından itibaren "intihar" olarak yansıtılmasının manipülatif ve gerçeği karartmaya yönelik bir çaba olduğunu belirten Yılmaz, "6 Kasım 2024 tarihli ATK raporunda iki farklı DNA örneği tespit edilmesine rağmen, "vajinal bölgede DNA bulunmadığı" ifadesi yer almıştır. Bu bulgu kamuoyundan gizlenmiştir. Bir yıl sonra gelen yeni raporla, iki bölgedeki DNA örnekleri nihayet açıklanmıştır. Bu tür çelişkiler, yalnızca teknik bir hata değil. Adaletin kasıtlı biçimde geciktirildiği, delillerin bilinçli olarak karartıldığı ve kadın cinayetlerinde failleri koruyan bir cezasızlık mekanizmasının çalıştığına işaret ediyor. Bu süreç, sadece bir delil tartışması değil; kadınların yaşam hakkının nasıl değersizleştirildiğinin ve adalet mekanizmasının cinsiyetçi, ihmalkâr ve politik olarak yönlendirilmiş bir biçimde işlediğinin kanıtıdır" açıklamasında bulundu.
Kadınlar sadece "ölmüyor", öldürülüyor!
Yılmaz, "Rojin Kabaiş'in ölümü, bu ülkede kadınların ölümüne dair tekrarlayan bir devlet refleksini gözler önüne seriyor: Gerçeği karart, failleri koru, suçu görünmez kıl ve "intihar" diyerek sorumluluğu üzerinden at. Ancak biz kadınlar biliyoruz: Bu ülkede kadınlar "ölmüyor', öldürülüyor. Ve devletin her ihmali, her sessizliği, her gizli raporu; bu cinayetlerin ortak faili konumundadır. Cezasızlık, erkek şiddetini meşrulaştırıyor. Cezasızlık, adaletin yerini korkuya bırakmasına neden oluyor. Cezasızlık, kadınların yaşam hakkını sistematik olarak ortadan kaldıran bir devlet politikasıdır. Kadın bedeni, bu ülkede hâlâ denetlenmesi gereken, susturulması ve cezalandırılması gereken bir alan olarak görülüyor. Bu anlayış, hem militarizmin hem patriyarkanın kesiştiği yerde kadınları hedef almakta. Rojin'in bedenine dokunan eller yalnızca failin değil; adaleti geciktiren, delilleri gizleyen, hakikati karartan herkesin elidir. Bu nedenle bu dava, yalnızca bir hukuk dosyası değil; kadınların yaşam hakkı, adalet ve hakikat mücadelesinin bir parçasıdır" dedi.
Bağımsız, şeffaf ve etkin bir soruşturma talep ediyoruz
Rojin Kabaiş'in ölümüne karışan faillerin bir an önce tespit edilmesini ve haklarında kamu davası açılmasını isteyen Esra Yılmaz, "Adli Tıp Kurumu'nun çelişkili ve geciktirici raporlarından sorumlu olan kişiler hakkında "görevi kötüye kullanma" ve "delil karartma" suçlarından derhal yargı sürecinin başlatılmasını talep ediyoruz. Soruşturma sürecinde delil karartan, gerçeği gizleyen ve kamuoyuna yanıltıcı bilgi veren tüm kamu görevlileri hakkında bağımsız, şeffaf ve etkin bir soruşturma yürütülmesini bekliyoruz. Rojin Kabaiş dosyasındaki kısıtlılık kararının derhal kaldırılmasını ve ailenin, avukatların ve kadın örgütlerinin dosyaya tam erişim hakkının sağlanmasını talep ediyoruz. Rojin Kabaiş dosyası örneğinde olduğu gibi, kadınların şüpheli ölümlerinde "intihar" ön kabulü ile hareket eden yargısal pratiklerin sona ermesini istiyoruz" ifadelerini kullandı.