(TBMM) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, parti grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.
Özel'in konuşmasında, salonda partililer, STK temsilcileri ve şampiyon paralimpik sporcular kalabalık bir şekilde yer aldı.
Salona girişiyle birlikte ayakta alkışlanan Özel, 9-12 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirdiği İspanya ve Belçika temaslarını hatırlattı. Yurt dışında geniş bir heyetle bulunduklarını dile getiren Özel, önce Madrid'de Sosyalist Enternasyonal'in Prezidyum Toplantısı'na katıldıklarını ve o gün Sosyalist Enternasyonal Başkanı Pedro Sanchez ile bir ikili görüşme gerçekleştirdiklerini aktardı.
Sanchez ile sosyal demokratların karşılaştığı zorluklar, dünya siyaseti ve Gazze'de yaşananlar hakkında fikir alışverişinde bulunduklarını belirten Özel, ardından Brüksel'e geçip partisinin 61'inci mitingini düzenlediklerini, Avrupa'da gösterilen ilgiye ise teşekkür etti.
"Geçmişte kendine helal olan, şimdi onun yönettiği ülkede muhalefete haramdır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP'ye yönelik eleştirilerine yanıt veren Özel, şu sözleri sarf etti:
"Madrid ve Brüksel programlarımız, yurt içinden ve yurt dışından büyük ilgi gördü. İlgi gösterenlerin başında da Sayın Erdoğan var çünkü Sayın Erdoğan, öyle bir anlayışa sahip ki geçmişte kendine helal olan, şimdi onun yönettiği ülkede muhalefete haramdır. Onun sevabı bizim günahımız olacak. O ne yapmışsa geçmişte yapmış olacak ama bugüne gelince o her şeyi yapacak, muhalefet susacak. O bir çerçeve çizecek, muhalefet onun içinde yapılacak. Çizdiği sınırların dışına çıkılmayacak. Her türlü kötülük, her türlü hak ihlali, her türlü zulüm sessizlikle karşılanacak. O iktidarını sürdürecek, bir taraf acı çekmeye, sömürülmeye devam edecek. O devir kapandı. Ayrıca, Türkiye’de üniversitelerde başörtüsü sorunu varken AİHM’e gideceksin, dava açacaksın, dava kazanacaksın, devletten tazminat alacaksın, bu Avrupa’ya şikayet etmek olmayacak. O gün de yapılanın yanlış olduğunu, hak aramanın meşru olduğunu söylüyordum. AK Parti’ye kapatma davası açılacak, 3-4’erli heyetler yapacaksın, dünya başkentlerine gideceksin, kendi ülkendeki bir yargı sürecini dünya başkentlerine anlatacaksın, meşru olacak. 15 Temmuz akşamı ne istediyse verdiklerin, etle tırnak oldukların, altına F-16 çektiğin, tank verdiklerin demokrasiye karşı darbe girişimine girişecek; biz, senin bize yaptığın haksızlıkları, her şeyi bir kenara bırakıp demokrasinin yanında, darbenin karşısında bulunacağız, sabah ilk teşekkür telefonunu bize açacaksın, sonra diyeceksin ki, ‘CHP’nin uluslararası bağlantıları çok güçlü. Yardım edin bu darbeyi dünyaya birlikte anlatalım.’ O zaman bunların hepsi olacak, yani darbenin mağduru iken yurt dışına gidip anlatacaksın, sonra yıllar önce, ‘Bu demokrasi bizim anlayışımıza ne kadar uygun’ diyene, ‘Bir trendir, işimize geldi bindik, işimize gelmediğinde ineriz’ dediğin yaklaşımla uyumlu olarak yıllarca seçim kazanınca ‘milli irade’ bir kere kaybedince ‘kirli irade.’ Yıllarca mazbatayla fotoğraf verirken milletin mazbatasını iptal ettirmeler... Yıllarca seçim kazanınca yere göğe koyamadıklarını seçim kaybettiğinde bir anda başka bir tarafa koymak ve bir darbeye girişmek... Darbenin mağduru iken gidip dünyaya anlatanlar, darbenin faili olunca susulsun istiyorlar. CHP olarak iki yıldır dünyanın neresine gidersek gidelim -ki gitmeden önce Türkiye’de de bunu konuştuk- Türkiye’nin tezleri neyse; Kıbrıs, Azerbaycan, Filistin konusundaki Türkiye’nin tutumunu ve fazlasını, Türkiye’nin Eurofighter’daki haklı talebini, Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasında uğradığı haksızlığı ve kendi egemenlik haklarıyla ilgili, Kıbrıs’la, Ege’yle ilgili her şeyi en net şekilde konuşurken bir problem yok ama sen Türkiye’de darbeye kalkışacaksın, sandığa saldıracaksın, ondan sonra da ‘Susun, buna hiç sesinizi çıkarmayın’ diyeceksin.
" İçeride ve dışarıda Türkiye'nin menfaatlerini savunmaya devam edeceğiz. Büyük bir özgüvenle, "kol kırılmasın" diyenlere karşı, "Kırılan kol bizim, kırılan kalp bizim" diye yanıt veriyoruz. Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan, "Sizin kol kırılsın, bizim yenin içinde kalsın" diyorlar. Ancak bu çerçevede bizim halkımız yoksulluk içinde boğulurken ve adalet yara alırken siz sadece kendi düzeninizi sürdürmeye çalışıyorsunuz. O nedenle CHP, milletiyle birlikte ayaktadır ve hakkını sonuna kadar arayacaktır.
Türkiye'nin 6,5 milyon oy almış bir partisi olarak mecliste saygı gördüğümüz gerekçesiyle terörist olarak damgalandık. Gelinen noktada, yıllarca "bebek katili" dediğiniz kişiyi şimdi "kurucu önder" olarak nitelendiriyorsunuz. Tüm bunlar halkın gözünde yaşanan gelişmeler. CHP, demokrasi, barış ve eşitlik adına her zaman tutarlı bir şekilde hareket ediyor. Şimdi "Ben zulmedeyim, siz sessiz olun" demek istiyorsunuz. Ancak biliyorsunuz ki, bir adım bile geri atmak bu ülkeye 50 yıl kaybettirir. Bu yüzden ne kelime eksik kullanacağız ne de adım geri atacağız. Türkiye'nin menfaatleri için mücadelemize devam edeceğiz.
"Erdoğan, Batılılar karşısında omurgalı durdum diyor. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür derler"
Şu anda Türkiye'nin ana muhalefet partisiyiz ancak bu durumun geçici olduğunu unutmayalım. Yurtdışında, Türkiye'nin partisiyiz. Karşımızda, dış politikayı kendi çıkarları için kullanan ve her tavizde bulunan bir iktidar anlayışı var. Erdoğan ise ortaya çıkan durumdan oldukça rahatsız.
Erdoğan, "Politik yaşamımda eğilmedim, bükülmedim" derken hafızasını kaybettiğini gösteriyor. Rus uçağının düşürülmesi sırasında "Bu benim talimatım ile gerçekleşti" dediği sıradan bir durum değil.
"Özel uçak verdiler altına, Trump’a yetiştirdiler"
Rahip Brunson olayında Erdoğan'ın duruşu oldukça tartışmalıydı. Brunson'ın serbest kalması için çok şey verilmişken, ABD Başkanı Trump hâlâ bunları espri konusu yapmaya devam ediyor.
İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği sıralarında yapılan açıklamalar, Erdoğan'ın oportünist duruşunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Finlandiya'nın NATO'ya alınması için imzayı atan kişi, daha önce PKK'yı destekleyen bir ülke olarak lanse edilmişti.
"Omurga dediğin 33 omurdan oluşur, 6 tanesini bir nefeste saydım, 33 tanesini iki nefeste saymazsam namerdim"
15 Temmuz sonrası Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerdeki çelişkiler ise dikkat çekici. Erdoğan, bir zamanlar "darbenin finansörü" dediği kişiye sarılarak onlardan para talep etme durumunda kalmıştır.
Trump'ın yazdığı mektuptan sonra yaşanan gelişmeler ve ABD ile ilişkiler, iktidarın ezici baskısı altında gelişti. Dışişleri Bakanı, "Bizden randevu dileniyorlar" derken iki gün sonra randevuya gitmesi ise bu durumu apaçık sergiliyor.
Erdoğan, güya güçlü bir duruş sergilerken, aslında ülkesinin menfaatlerini her seferinde hiçe saymakta.