(TBMM) - Bugünkü Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu toplantısında hukukçular dinlendi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, ifade edilen görüşlere dair "Misafirlerimizin, hocalarımızın fikirlerini her birimiz kabul etmiş değiliz, uyuşmuş değiliz. Onları dinleyeceğiz elbette. Bazı fikirleri benimseriz, bazılarına karşı çıkarız. Elbette bir nezaket içerisinde dinledik. Bütün arkadaşlar da öyle dinledi. Yani DEM grubu da öyle dinledi. Bir yanlış anlamaya meydan vermemek için söylüyorum, bu tartışmaların henüz vakti gelmedi. Yani uygulanacak kanun maddeleri ile ilgili, infaz düzenlemesi ile ilgili, ceza kanunu ile ilgili henüz vakti gelmedi" dedi.
Toplantı, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un başkanlığında gerçekleşti. Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, anayasa ve ceza hukukçularını ağırladı.
Hukukçular, hak ve özgürlükler, ana dil, vatandaşlık bağı, umut hakkı, etkin pişmanlık ve genel af gibi konularda görüşlerini paylaştı. Yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini vurguladılar.
"Görüşmeler tamamlanmadı ama fazla da uzamasın"
Toplantının sona ermesinin ardından, MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız konuştu. Yıldız, "Misafirlerimizin ve hocalarımızın fikirlerine tamamen katılmıyoruz. Dinleyeceğiz elbette. Bazı görüşleri benimseyebiliriz, bazılarına ise karşı çıkabiliriz. Herkes nezaket içinde dinledi. DEM grubu da konuları dikkatle inceledi. Ancak, bu tartışmaların henüz zamanı gelmedi. Uygulanacak kanun maddeleri, infaz düzenlemesi ve ceza kanunu ile ilgili görüşmeler tamamlanmadı, ama bu sürecin uzamaması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Mahmut Koca: Örgüt mensuplarını rehabilitasyona tabi tutmazsanız sorun yaşayabilirsiniz
İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Ceza Hukuku Profesörü Mahmut Koca, söz alarak şu açıklamayı yaptı:
"Kuşkusuz Fethi Bey'in söylediği çok doğru bir tespit. En son yapılacak olan şeyleri şimdi konuşmanın biraz erken olduğunu ben de düşünüyorum. Fakat biz zaten konuşmalarımızda, yapılabilecek düzenlemelerin yasama organının yetkisi ve tasarrufunda olduğunu, isterse bir genel af çıkararak bu hususu düzenleyebileceğini, isterse ceza hukukunun mevcut ceza kanunu enstrümanları çerçevesinde çözebileceğini, isterse de özel bir kanun çıkararak konuyu daha farklı düzenleyebileceğini zaten ifade ettik.
Sadece konuşmalarımızda bu tür düzenlemelerin yapılması bakımından izlenecek hukuk politikalarını kendi görüşümüz doğrultusunda ortaya koymaya çalıştık. Bu politika çerçevesinde de ben de şahsen genel aklın düşünülmemesi gerektiğini söylüyorum. Çünkü bir ceza hukukçusu olarak ben, sadece adli aflara değil, vergi affına, idari aflara, öğrenci aflarına da karşı olan bir insanım. Çünkü affın hukuku zayıflattığını, hukuka bağlılığı, hukuka güveni zayıflattığını, bilahare toplumdaki insanların yeniden bu haksızlıkları işleyerek bir af gene çıkar düşüncesiyle hareket ederek davranış normlarımızın neler olduğu konusunda bir karmaşa yarattığını düşünen bir insanım.
O yüzden sadece bunun başka buna karşı olmak bu meselenin çözümünde farklı enstrümanların kullanılmasının önüne geçmiyor. Ortada hiç kuşkusuz bir çalışma var ama ortada bir 40 yıldır, 50 yıldır bir sürü cinayet işlemiş bir suç örgütü var. Bu hiç mi görmezlikten gelinecek? Bu insanlar geldiğinde hiçbir şey olmamış gibi mi davranılacak? Bu tamamen, hakikaten sizlerin ele alacağınız bir konu. Ama biz bu konuya yaklaşırken bir sosyal psikolojiden de bahsettim ben. Yani örgüt mensuplarını getirdiğinizde eğer denetim ve serbestlik tedbiri altında rehabilitasyona tabi tutmazsanız, bu kişileri ekonomik olarak desteklemezseniz başka oluşumlarla karşı karşıya kalırsınız. Bu sadece devletin o kişileri kontrol altında tutma amacına matuf değil bizim dediğimiz. Aynı zamanda bu kişilerin topluma kazandırılması bakımından da bu denetimin olması gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla bir bakış açısı benimsenir ya da benimsenmez ama biz bir hukuki düzenleme yapılacağında temel politikaların neler olması gerektiğinin başlıklarını sadece size aktarmaya çalıştık. Kuşkusuz bu konuda nihai yetki Türkiye'nin Büyük Millet Meclisi'dir."