Analiz: Yusuf KANLI
(ANKARA) - Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) lideri Tufan Erhürman, seçimdeki başarısıyla Kıbrıs'taki donmuş barış sürecine yeni bir soluk kazandırmayı hedefliyor. Ancak bu yeni yaklaşım, "koşullu diyalog" anlayışını öne çıkartıyor: 1- Siyasal eşitlik, 2- Takvim, 3- Sonuç odaklılık, 4- Statükonun korunması…
Sonuçlara göre, Erhürman oyların yüzde 62,8'ini alarak cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı. Mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ise yüzde 35,8'de kaldı. Seçime katılım oranı, ada genelinde yüzde 64 olarak açıklandı. Bu oran, 2020 seçimlerinin ilk turuna göre altı puan daha yüksek, ikinci tura göre ise dört puan daha düşük.
Erhürman'ın başarısıyla birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), temkinli bir umut ve "koşullu angajman" ile tanımlanan yeni bir siyasi döneme adım atmış oldu.
Zafer konuşmasında Erhürman, "Hemen her seçim bölgesinden eşit destek aldım" diyerek, kampanyasının ana vaadini hatırlattı: Herkesi kucaklamak.
Erhürman, "Artık CTP başkanlığı geride kaldı; eşit mesafede duran bağımsız bir Cumhurbaşkanı olacağım… Cumhurbaşkanlığı birleşim ve dayanışmanın sembolü olacak. Bireysel başkanlık dönemi sona eriyor, ekip çalışmasının zamanı geldi. Amacımız, bu topraklara ve bu halka ayrım yapmadan hizmet etmek. Bu kişisel bir zafer değil; Kıbrıs Türk halkının kendi sesiyle konuşma iradesidir" dedi. Erhürman, müzakerelerde 1. Siyasal eşitlik tartışmaya kapalı, 2. Müzakereler takvime bağlı ve sonuç odaklı, 3. Önceden uzlaşılan konular tekrar açılmayacak ve 4. Eğer görüşmeler başarısız olursa, statükoya dönüş olmayacak garantisi istediklerini belirtti. "Bunlar BM belgelerinde belirtilen ilkeler. Kıbrıs Türk halkı sonsuza dek diplomatik bir belirsizlik içinde yaşayamaz" diye ekledi.
Bu yaklaşımlar, 2017'deki Crans-Montana görüşmelerinin başarısızlığını takip eden umutsuzluğa bir yanıt niteliği taşıyor. Aynı zamanda Tatar'ın iki devletli sert tutumuyla CTP'nin geleneksel federal yaklaşımı arasında bir denge oluşturuyor.
Erhürman'ın ifadesiyle: "Mesele formül değil, işlemesidir."
Diplomatik bir yeniden doğuş
Erhürman'ın başarısı, Birleşmiş Milletler (BM) Özel Temsilcisi María Angela Holguín Cuéllar'ın yıllardır tıkanan müzakereleri yeniden başlatma girişimiyle çakıştı. Diplomatik kaynaklara göre Holguín, önümüzdeki haftalarda hem Erhürman hem de Rum lider Nikos Christodoulides ile ayrı ayrı görüşme planlıyor. Ancak şartlar uygun olursa gayri resmî bir üçlü toplantı da gündeme gelebilir.
Erhürman, bu girişimi desteklemesine karşın net bir uyarıda bulundu: "Bir ilerleme sağlanacaksa, bu karşılıklı saygı ve BM kararları temelinde olmalı. Sonsuz sabır dönemi sona erdi."
Rum tarafı da seçim sonuçlarını yakından izledi.
Seçim sonuçlarının açıklanmasının hemen ardından Rum lider Nikos Hristodulidis, Erhürman'a bir tebrik mesajı gönderdi. Hristodulidis, "Görüşmelerin Crans Montana'da başladığı yerden sürdürülmesine katkı sağlamak istiyoruz" dedi.
Erhürman'ın yanıtı ise esprili ama net bir şekildeydi: "Eğer Crans Montana'dan devam etmeye bu kadar istekliyse, neden o masadan ilk kalkan kendisiydi?" Diplomasi tarihine geçecek derecelerde bir iğneleme yaptı.
Oy sayımı devam ederken, adanın en büyük Rumca gazetesi Politis, olası sonuçları "Kıbrıs barış süreci için ikinci bir şans" olarak nitelendirdi. Gazete, Erhürman'ın zafesinin müzakereleri otomatik olarak başlatmayacağını, ancak sürece "itibar ve güven" kazandırabileceğini belirtti. Birçok diplomat da aynı görüşte; "Erhürman hayalperest değil" diyen bir Batılı büyükelçi, "O gerçekçi; belki de bu nedenle tıkanıklığı aşmak mümkün olabilir" şeklinde konuştu.
İki tarafta Ankara ile ilişki ekseni
Tüm Kıbrıs Türk liderleri için Ankara ile ilişkiler, devlet adamlığının önemli bir sınavıdır. Erhürman'ın Türkiye'ye ilişkisi ise ne meydan okuyucu ne de uyumlu bir mizaç taşıyor.
Ankara'dan ise çelişkili duyguların yankısı geldi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kıbrıs Türk halkının demokratik iradesine saygı" vurgusuyla tebrik mesajı gönderdi ve yeni dönemde ortak çalışma umudunu dile getirdi.
Mesajın dengeli tonu bilinçliydi; temkinli adımlar atan bir hükümetin sesi olarak öne çıktı.
Ancak bu uyum uzun sürmedi. Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli, kendisini "Türk milletinin bekçisi" olarak ilan edip, "KKTC artık Türkiye'ye katılmak için referanduma gitmelidir" açıklamasıyla sesi yükseltti. Bahçeli, seçim sonucunu geçersiz ilan etti.
Bu öfke patlaması, aslında derin bir endişeyi yansıtıyordu: Yumuşak konuşan ama bağımsız bir lideri seçen Kıbrıslı Türkler, Ankara'nın kardeşliğin itaate eşdeğer olmadığını hatırlatmıştı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise "Kıbrıs Türk halkının olgunluğu"nu övdü ve Türkiye'nin "dayanışmasının süreceğini" kaydetti.
Bu sözler, kurumsal pragmatizmin sesini yansıtırken, Ankara'daki mevcut farklı düşünce okullarını hatırlattı.
Gayri resmi sonuçların açıklanmasının hemen ardından Erhürman, Türkiye ile özellikle dış politika ve Kıbrıs konularında işbirliği içinde hareket edeceğini belirtti.
Geleneksel olarak, ilk resmi ziyaretinin Ankara'ya olacağını da doğruladı.
Yine de Erhürman'ın temkinli ve ölçülü yaklaşımı ile Tatar'ın belirgin bir şekilde Ankara'ya yaslanan tutumu arasındaki fark oldukça bariz. Tatar, kampanya döneminde Erhürman'ı "fazla yumuşak" olmakla eleştirmiş, "Geç kaldın Sayın Tufan — Erdoğan Meclis'te konuşurken orada olmalıydın" diyerek alay etmişti.
Erhürman bu eleştiriye yanıt bile vermedi; "Önemli olan ortak çıkarlarımızdır, sembolik jestler değil" dedi.
Onun yaklaşımını özetleyen ifade ise "ne uzak ne bağımlı" oldu — siyasi bağımsızlıktan taviz vermeden işbirliği sağlamak.
Yönetim ve yenilenme için adımlar atılması gerekiyor
Kıbrıs sorununun ötesinde, Erhürman, sorunlarla boğuşan bir ekonomi ve zayıf bir kamu yönetimi devralıyor. Türkiye'den ithal enflasyon, alım gücünü eritiyor; işsizlik ve göç, gençleri adadan uzaklaştırıyor.
Kampanyasında üretimi canlandırmayı, yolsuzlukla mücadele etmeyi ve şeffaf yönetimi artırmayı vaat etti.
Kadınların yönetime daha fazla katılımını sağlamak ve gençlerin adayı terk etmemesi için teşvik ve eğitim reformlarının gündeme gelmesini sağladı. Erhürman, ayrıca Avrupa Birliği ile diyaloğu yeniden başlatmak, Yeşil Hat Tüzüğü kapsamındaki ticareti genişletmek ve Ercan Havalimanı üzerinden doğrudan uçuşların önünü açmak için adımlar atmayı hedefliyor.
"Kıbrıs Türk halkı kendi ayakları üzerinde durmak istiyor" diyor Erhürman. "Türkiye ve dünya ile işbirliği yapacağız; ama eşit ortaklar olarak, bağımlılar olarak değil."
Bölgesel yansımalar ve uluslararası tepkiler
Uluslararası gözlemcilere göre, Erhürman'ın başarısı Doğu Akdeniz'deki dengeleri etkileyebilir.
Pragmatik yaklaşımı, Tatar döneminde hâkim olan milliyetçi söylemden keskin bir şekilde ayrılıyor. Özellikle Türk, İsrail ve Rum medyasında yayılan, Türkiye ile askeri işbirliği yapıldığına dair iddialar, siyasi manipülasyon olarak değerlendirilmişti.
Erhürman'ın ekibi bu tür anlatımlardan uzak durarak, kampanyasını iç yenilenme ve kurumsal meşruiyete dayalı diplomasi ekseninde yapılandırdı. Bu değişim, uluslararası düzeyde de dikkat çekti. Ankara'daki bir Avrupalı diplomat, seçimi "küçük ama önemli bir düzeltme, kopuş değil, yeniden ayarlama" olarak tanımladı.
Yeni bir sayfa açılıyor ama dikkatli adımlar atmak gerekli
Erhürman'ın zaferi, hem iç hem de dış beklentileri artırdı; ancak bu beklentiler kırılgan. Kıbrıs Türkleri geçmişteki hayal kırıklıklarını hâlâ unutmadı; kimse mucize beklemiyor.
Kanal T Genel Yayın Yönetmeni Rasıh Reşat, "Halk artık büyük vaatler değil, küçük ama ölçülebilir sonuçlar istiyor" dedi.
Erhürman da bu durumu iyi biliyor. BM süreci yeniden çökerse ne olacağını sorgulayan bir gazeteciye şu yanıtı verdi: "Eğer müzakereler tekrar başarısız olursa, masadan kalkan değil, masayı boş bırakan sorgulanmalı. Artık kaderimizin seyircisi olmayacağız."
KKTC bugün sabrın tükendiği ama umudun hâlâ canlı olduğu bir kavşakta yer alıyor; temkinli, koşullu ve şu an için umut dolu. Gerçekten de Kıbrıs'ta yeni bir sayfa açılıyor. Ve bu kez, Erhürman'ın seçim gecesi hatırlattığı gibi: "Kalem nihayet halkın elinde."