(TBMM) - Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) Genel Başkanı Erdoğan Karakuş, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'ndaki toplantıda dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Karakuş, emekli Uzman Jandarmalar Derneği (EMUJAD) Genel Başkanı Şeref Çayırtepe'nin de katıldığı toplantıda şu ifadeleri kullandı: "40 yıldır terörist başı olarak kabul edilip yargılanmış ve ceza almış bir kişinin "kurucu liderliğe" vasıflandırılması hukuken doğru değildir. Milletimizin büyük çoğunluğunun da aynı görüşü paylaştığını düşünüyoruz. Ayrıca terörden suça bulaşmış kişilerin mutlaka yargılanarak cezalarını çekmeleri, kısmi veya genel af kapsamına alınmamaları gerektiğini düşünüyoruz"
Toplantı, dikkatle izlendi
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş tarafından yönetilen sade bir oturumla toplandı. Bu oturumda, güvenlik güçlerinin emekli mensuplarıyla temsilcileri dinleniyor.
TESUD Genel Başkanı Karakuş, komisyonda yaptığı konuşmada, derneğin şehit aileleri ve gazilerle birlikte 40 yıldır PKK terör örgütüyle mücadele eden kahramanları bünyesinde barındırdığını aktardı. Milletvekillerinin TBMM'deki yeminini hatırlatan Karakuş, subayların askerlik yemini ve görev anlayışına vurgu yaparak "Biz subaylar, Türk sancağının şanını canımızdan aziz bilip, icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda hayatımızı feda edeceğimize namusumuz üzerine ant içeriz. Bu yemin, yaşamımızın sonuna kadar geçerlidir. 65 yaşından küçük emekliler, seferde emekli oldukları rütbeden savaşa katılırlar. Yüce Türk milletinin erinden en yüksek rütbelisine kadar, askerlik yemini etmiş olan herkesin vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda hayatını feda edeceğine inancımız tamdır" dedi.
Karakuş, Türkiye'de yaklaşık 50 bin emekli subay bulunduğunu hatırlatarak, derneklerinin stratejik araştırma merkezi aracılığıyla özellikle güvenlik konularında en doğru kararları verdiklerine inandıklarının altını çizdi.
Önemli tarihi bilgileri paylaştı
Karakuş, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana hiçbir ayrım gözetmeden "kimsesizlerin kimsesi" olduğunu ifade etti. Tarihsel örneklerle Türk kimliğine yönelik tartışmalara değinen Karakuş, şöyle devam etti:
"Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından tamamen etkisiz hale getirilen bölücü terör örgütünün silah bırakmaya ilişkin yaptığı açıklamada, Türkiye Cumhuriyeti suçlanmakta; asker, güvenlik personeli, korucu ve kamu görevlileri dahil on binlerce vatandaşımızın katledilmesine yol açan PKK terör örgütü, gerekçesinin Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası'ndan kaynaklanan "Kürt inkar ve imha siyaseti" olduğunu iddia etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti ise tarihinin hiçbir döneminde vatandaşlarına ya da herhangi bir insana karşı inkar, imha siyaseti yürütmemiş, soykırım veya asimilasyon uygulamamıştır.
Lozan Antlaşması, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde işgalci ve emperyalist güçlere karşı verilen bağımsızlık savaşı sonucunda imzalanan bir siyasi belgedir ve ülkemizin tapu senedidir. 1924 Anayasası, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu Cumhuriyet yönetiminin ve devrimlerinin temel yasasıdır. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti; devleti ve milletiyle bölünmez bir bütündür, ulus devlet yapısını ilelebet muhafaza ve müdafaa edecektir."
"Suriye'deki silahlar yok edilmedikçe..."
Karakuş, Pentagon'un Irak'a gönderdiği silahların kaybolmasına dair iddiaları gündeme getirerek, 2006'da 360 bin silahın kaybolduğunu, 2007 ve 2019 raporlarında ek kayıpların tespit edildiğini belirtti. Pentagon denetim raporuna göre 1 milyar dolarlık silahın kaybolduğuna ve bu silahların, Suriye'deki PKK'ya yaklaşık 40 bin tır ve 4 bin uçakla sevk edildiğine dair iddiaları aktardı.
Karakuş, "Suriye'deki silahlar yok edilmedikçe PKK'nın silah bıraktığı söylenemez. Bu silahların ileride Türkiye'ye karşı kullanılma olasılığı da vardır. Başka yerlerde cüzi miktarda imha edilen silahlar, PKK'nın silah bıraktığının kanıtı olamaz. Bu nedenle Suriye'deki silahlar yok edilmedikçe, başka ülkelerin de desteğiyle Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) için kullanılma endişesi devam etmektedir" dedi.
Karakuş, ülke ve milletine gönülden bağlı yaklaşık 3 milyon kişinin desteğiyle PKK terör örgütünü etkisiz hale getirmek için canını hiçe sayarak çaba harcadığını vurguladı.
Adaletin önemini yineleyen Karakuş, "40 yıldır terörist başı olarak kabul edilip yargılanmış ve ceza almış bir kişinin "kurucu liderliğe" vasıflandırılması hukuken doğru değildir. Milletimizin büyük çoğunluğunun da aynı görüşü paylaştığını düşünüyoruz. Ayrıca terörden suça bulaşmış kişilerin mutlaka yargılanarak cezalarını çekmeleri, kısmi veya genel af kapsamına alınmamaları gerektiğini düşünüyoruz" açıklamasında bulundu.
Şehitleri anarak konuştu
EMUJAD Genel Başkanı Şeref Çayırtepe, komisyondaki konuşmasında şehit ve gazileri rahmetle anarak vatanı koruma konusundaki kararlılıklarını dile getirdi. Çayırtepe, şöyle belirtti:
"'Terörsüz Türkiye" süreci, geçtiğimiz yasama döneminde siyasi parti liderlerinin peş peşe en üst perdeden açıklamalarıyla başlamıştır. Terörün tamamen sona erdirilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kalıcı huzura kavuşması hedefleyen bu süreci sonuna kadar destekliyoruz. Milletimizin arasına örülen duvarları yıkıp, ezeli ve ebedi kardeşliğimizi perçinlemenin zamanı çoktan gelmiştir. Sürecin hiçbir aşamasında şehitlerimizin ruhunu incitecek veya gazilerimiz ile şehit yakınlarını hayal kırıklığına uğratacak bir adım atılmamalıdır.
Devletimizin asla yanlış yapmayacağına inanıyoruz. Yıllarca terörle yakından mücadele eden dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şehit Eşref Bitlis Paşa'nın direktifleri doğrultusunda, sadece Jandarma Genel Komutanlığı'nda terörle mücadele etmek amacıyla alınan uzman jandarmalar, devletimize her daim güvenmiş ve güvenmeye devam etmektedir. Derneğimizin üyeleri ile şehit ailelerimiz ve gazilerimiz süreci sükunetle takip etmektedir."
"Türkiye'de asla Kürt sorunu yoktur; terör sorunu vardır"
Çayırtepe, Türkiye'de Kürt sorunu olmadığını, asıl sorunun terör olduğunu vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye'de asla Kürt sorunu yoktur; terör sorunu vardır. Çünkü bugün bir kez daha gördüm ki bazı kesimler, bunu bir Kürt meselesi, Kürt sorunu diye tutturmuş. 40 yılı aşkın süredir binlerce insanın ölmesine sebep oldular. Peki, Kürt sorunu dediğimiz şey tam olarak nedir? Biz anlamadık. Bölgede sizlerle birlikte yaşayan ve görev yapan insanlar olarak soruyorum: Anayasamızda Türk ve Kürtlere ayrı maddeler mi var? Hakim karşısına çıktığınızda bir Kürt vatandaşına "Sen Kürtsün, al sana on katı ceza" mı deniyor? Vergi dairesine gittiğinizde Kürt vatandaşlarımızdan on katı vergi mi alınıyor? Bir Kürt evladı okumak istediğinde, çalıştığında veya üniversiteyi kazandığında, "Sen Kürtsün" diyerek üniversitenin kapısından mı çeviriliyor?
Bu ülkede çalışıp, üretip, para kazanmak isteyen hangi Kürt vatandaşa devletimiz engel olur? Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne baktığımızda, terör örgütüyle ilişkili olmasına rağmen azımsanmayacak sayıda vekil temsil hakkına sahiptir. Kırmızı plakalı araçlara binip devletimizin tüm imkanlarını eşit şekilde kullanmaktadırlar. Aynı coğrafyada, aralarında etnik köken, meslek ve meşrep ayrımı yapılmaksızın, kardeşçe ve huzur içinde yaşayan tüm vatan evlatlarına Türk milleti diyoruz. Bizler bin yıldır yan yana, omuz omuza yaşadık. Bu milletin kardeşliğini hiçbir terör örgütü ve dış mihrak bozamayacaktır. Bugün hepimizin yüreğinde tek bir ideal var: "Terörsüz Türkiye.'
" Terörist başı Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılmasını ve teröre bulaşan kişilere af getirilmesini asla kabul etmiyoruz."
EMUJAD Başkanı Şeref Çayırtepe, komisyonda PKK'nın bazı unsurlarının silah bırakmasının önemli olduğunu vurgulayarak, bir terör liderinin Kürt vatandaşların temsilcisi olarak gösterilmesinin kardeşliğe zarar vereceğini söyledi. Devletin kararlı mücadelesiyle PKK'nın zayıfladığını ancak uzantıların silah bırakmadığını hatırlatan Çayırtepe, terör propagandasından arınmanın; savunma, eğitim ve vatandaş refahına odaklanmayla mümkün olacağını, milli çıkarların siyasi hesapların önüne konulması gerektiğini belirtti. Çayırtepe, sözlerini şöyle sürdürdü:
" Korkumuz, yalnızca kanlı teröristlerin cezasız kalmasıdır. Eğer sonunda teröristler ceza almazsa, bu ülke için canını vermeye hazır olanlar "Neden fedakarlık yapayım?" diye sorar. Şehit aileleri ve gaziler bu sürecin sonuçları hakkında derin kaygılar taşımaktadır. Kamuoyunda "eşit yurttaşlık" ve "anadilinde eğitim" masalları altında dayatılan taleplerin, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğüne yönelik tehditler olarak düşündüğümüzü belirtmek isterim.
Ülkemiz için şehit aileleri ve gazileri, evlatlarını, eşlerini ve babalarını genç yaşta kaybetmişlerdir. Suç işleyen, terör eyleminde bulunan herkes, asker, polis, öğretmen ya da sivil ayrımı gözetmeden en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Terörist başı Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılmasını ve teröre karışmış olanlara af getirilmesini asla kabul etmiyoruz. Komisyonun, anayasayla ilgili bir değişiklik önerilmeyeceği konusunda siyasi partilerin sağladığı uzlaşma memnuniyet verici; buna rağmen, terörle mücadele yasasında da değişiklik yapılmamasını talep ediyoruz.