Kadınların Sesi TBMM'de Yükseliyor: Türkiye'deki Cinsel Şiddet Gerçeği

Kadınların Sesi TBMM'de Yükseliyor: Türkiye'deki Cinsel Şiddet Gerçeği

Kadın örgütleri, TBMM Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda cinsel şiddet ve istihdam sorunlarına dikkat çekti.

(TBMM) - TBMM Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda, Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi'nden Feride Eralp, kadınların cinsel şiddetle yüzleşilmeden barışın sağlanamayacağını vurguladı. Bu açıklamanın ardından Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş, tartışmalara katılarak "Ben de Komisyon Başkanı olarak Türkiye'nin herhangi bir yerinde münferit olarak gerçekleştirmiş bir olayın işgal altındaki Filistin'de İsrail askerlerinin yapmış olduğu işlerle benzetilmesini kategorik olarak reddettiğimi açıkça ifade etmek durumundayım. Böyle bir şey kabul edilemez" dedi.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un yönettiği oturumda, gençlik ve kadınlara yönelik sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri söz aldı. İlk bölümde gençlik örgütleri dinlendikten sonra, kadın örgütlerinin görüşlerine geçildi.

Seydaoğlu: Kadınlar her zaman yeniden başlamak zorunda kalıyor

Ruşen Seydaoğlu, Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi'nde yaptığı konuşmada, kadınların her durumda yaşamı yeniden inşa etmek zorunda kaldığını dile getirdi.

Seydaoğlu, hayatı sürdürmek ve yas tutmanın kadınların yükü olduğunu belirtti ve "Bu komisyonun barış için nasıl bir yasal çerçeve önereceğini tartışırken kadınların bu deneyimlerini görmezden gelemeyiz. Kadınlar bunu sadece çatışmada yaşamadı. Yaşamlarını, bedenlerini savaş alanı haline getiren politikalar barış arayışları sırasında da sürdü, sorgulanmadı. Örneğin 2013-2015 yılları arasında çözüm sürecindeki güvenlikçi yaklaşımın kalekol inşaatları ve askeri sevkiyatların kadınlara yansıması bambaşkaydı. Kadınlar Lice'de barış için kadın girişimine kalekolların 1993 yılında Lice yakılırken kadınlara yönelik taciz ve tecavüzleri nasıl hatırlattığını, bu olayların tekrar yaşanması korkusunu nasıl alevlendirdiğini anlatmışlardı" yorumunu yaptı.

Kürt kadınlar ve çocuklarına yönelik cinsel suçlarla ilgili Meclis'te birçok önerge verildiğini aktaran Seydaoğlu, "Bugün barıştan bahsederken bu gerçeklikle de muhakkak yüzleşmek gerekiyor. Bu savaşta en çok yoksullaştırılan kesim kadınlar oldu. Savunma Sanayi Başkanlığı verilerine göre 2002 yılından 2021 yılına kadar bu alanda toplam ciro 10'a katlandı. O halde sormak gerekiyor. Savaş kimleri zenginleştirdi? Çok yakında bu Meclis 2026 bütçesi üzerine çalışmaya başlayacak" dedi.

Kadın istihdamının en düşük olduğu illerin Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt olduğunu hatırlatan Seydaoğlu, bu durumu eleştirdi.

"Bir yandan süreç yürütülürken öte yandan "Kürtlerin belediye meclisinde temsil edilmesi" diye bir suç uydurulabiliyor"

Seydaoğlu'nun önerilerinin ardından şöyle devam etti:

"Siyaset suç olmaktan çıksın, buna sebep olan Terörle Mücadele Kanunu ve ilintili maddeler kaldırılsın. Hasta mahkûmlar başta olmak üzere tüm siyasi tutsaklar serbest bırakılır. Bugün son derece adaletsiz bir suç ve infaz rejimi ile karşı karşıyayız. Bir kadını öldürmekle tehdit eden erkek bir gün bile cezaevine girmezken veya her türlü infaz indiriminden faydalanırken milletvekilleri, siyasi parti başkanları, gazeteciler akademisyenler, insan hakları savunucuları, belediye başkanları, demokratik haklarını kullanarak örgütlenen ve sokaklarda protesto eden öğrenciler, kadınlar, LGBTİ+'lar adeta rehin tutuluyor. Bir yandan süreç yürütülürken öte yandan "Kürtlerin belediye meclisinde temsil edilmesi" diye bir suç uydurulabiliyor. Bu siyaseti suç haline getirmek ve kişileri demokratik siyaset dışında yollar aramaya gitmektir. Terörle Mücadele Kanunu tam da bunun aracı. 1991 yılında çıkarılan bu kanun, hukuku askıya almanın, herkesi susturmanın bir aracına, siyasi iktidarların elinde bir silaha dönüşüyor. İşkencenin normalleşmesine zemin hazırlıyor.

Normal bir hukuk düzeninde seçilmişlerin yerine atanmışların geçmesi, üstelik atanmış kişilerin tüm yetkiyi keyfi biçimde kullanması düşünülemez ama Türkiye'de 2016'dan 2024'e kadar 164 belediyeye kayyım atandı. Yani Kürtlere açıkça sizin seçme hakkınız yok dendi. Bugün yine CHP belediyeleri dahil 13 belediyeyi kayyım olarak atanmış valiler ve kaymakamlar yönetiyor. 17 belediye başkanı ise cezaevinde. Biz kadınlar çok iyi biliyoruz. Kayyım sadece bir idari müdahale değildir. Eşitliğe de bir darbedir çünkü kadınların yıllarca mücadele ederek kurduğu sığınaklar, danışma merkezleri, eşitlik birimleri, kadın kooperatifleri ve daha birçok hayati yapı bir gecede kayyımlar tarafından kapatıldı ya da işlevsizleştirildi."

Eralp: Ana dilde eğitim çağrısı

Feride Eralp, ana dilde eğitim ve hizmetlere erişimdeki engellerin kaldırılması gerektiğine dikkat çekerek, "Kürtlerin eşit yurttaşlık temelinde haklarının kabulü, bu sürecin hukuki çerçevesi için elzem. Bu haklardan biri de hiç kuşkusuz anadilinde eğitim ve kamusal hizmet alabilmektir. Bunun için nüfusun beşte birinin yani 15-20 milyon insanın konuştuğu dilin kabul görmesi inkarın ortadan kalkması gerekir" dedi.

Yaşla birlikte ana dilinde konuşanların oranının arttığını ve bu kesimin çoğunluğunun kadınlardan oluştuğunu belirten Eralp, "Bu kadınlar hastaneye, karakola, herhangi bir devlet dairesine gittiğinde derdini anlayacak hiç kimseyi bulamıyorlar. Bunun en vahim sonuçlarından biri de Fatma Altınmakas cinayeti. Muş'ta karakolda Kürtçe tercüman olmadığı için kocasının kardeşine ilişkin yaptığı şikayet doğru düzgün alınamadığı ortaya çıktı. Fail serbest bırakıldı. O da kocası tarafından öldürüldü ama başka örnekler de var" dedi.

"Bundan yalnızca birkaç yıl önce aynı JÖH'ler, PÖH'ler; Cizre, Yüksekova, Nusaybin'de kadınların yatak odalarına girmişti"

Eralp, cinsel şiddet konusunun gündeme gelmesi gerektiğini vurgulayarak şunları ekledi:

"Kadınlar savaşın pompaladığı, pekiştirdiği, oldukça milliyetçi ve militarist bir erkeklik biçiminin gölgesinde yaşamak zorunda bırakıldılar. Kürt meselesinin çözümsüzlüğe sürüklenmesi ve bir güvenlik sorunu haline getirilmesiyle hepsi silahlı erkekler olan özel harekatçılar, bekçiler, polisler, önce Kürt illerinde sonra giderek ülkenin her kentinde kamusal alanın belirleyicisi oldular. Bu kamusal alana kadınların ve kız çocuklarının erişimi bu erkeklerin varlığıyla kısıtlandı. Örneğin kimi kız çocukları okullarının önünde üniformalı kolluk görevlilerinin cinsel tacizine uğramaktan korktu bu ülkede. Bunu konuşmak zorundayız. GBT bahanesiyle kimlik bilgilerini bilgilerini öğrenen bu kişilerin sosyal medya üzerinden tacizini yaşadılar. Cinsel şiddet sarmalına sürüklendiler. Bundan yalnızca birkaç yıl önce aynı JÖH'ler, PÖH'ler, Cizre, Yüksekova, Nusaybin gibi kentlerde kadınların yatak odalarına girmişti.

Çok yakınlarda Cevizlibağ KYK Kız Yurdu'nda gördüğümüze çok benzer şekilde aynı böyle Gazze'de İsrail askerlerinin yaptığı gibi silahla işgal pozu verir gibi duvarlara, aynalara kadınların rujlarıyla tecavüz tehditleri yazılmış, iç çamaşırlarıyla fotoğraflar çekilmiş, sosyal medya hesaplarından açıkça paylaşılmıştı. Bir kez daha hatırlatıyoruz. Cinsel şiddet ve cinsel şiddet tehdidi savaş silahı olarak kullanılamaz. Bu suçtur."

"Kadınların cinsel şiddete uğradığı gerçeği ile yüzleşmeden barışı konuşamayız"

Eralp'in açıklamalarına, komisyonun AK Parti ve MHP milletvekilleri sert tepki gösterdi. DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, "Kandil'de tecavüz edilen kadınları niye dile getirmiyorsunuz?" diyerek eleştiride bulundu. Eralp, mevcut fotoğrafları kendilerinin paylaşmadığını ifade ederek, "Sayın milletvekili bu görüntüyü biz paylaşmadık. Kendi sosyal medya hesaplarından alındı. Kadınların cinsel şiddete uğradığı gerçeği ile yüzleşmeden barışı konuşamayız" dedi.

Kurtulmuş: Üslubumuza dikkat etmeliyiz

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, toplantıda şimdiye dek çok farklı görüşlerin dile getirildiğini ancak konuşmacıların barışın nasıl sağlanacağına dair önerilerini de paylaşması gerektiğini belirtti. Kurtulmuş, "Ben de Komisyon Başkanı olarak Türkiye'nin herhangi bir yerinde münferit olarak gerçekleştirmiş bir olayın işgal altındaki Filistin'de İsrail askerlerinin yapmış olduğu işlerle benzetilmesini kategorik olarak reddettiğimi açıkça ifade etmek durumundayım. Böyle bir şey kabul edilemez. Böyle bir şey Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kullanılmaz" diyerek tepki gösterdi.

Emir: Yapılması gerekenler var

Daha sonra CHP Grup Başkanvekili Murat Emir de, "Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi olarak veya her bir siyasi partinin asla kabul edilemeyeceği, onaylamayacağı, hatta duyduğunda net tepki vereceği görüşler ifade edildi. Bunu büyük bir olgunlukla ve sabırla dinledik. Ben bu konuşulanlar bağlamında olmamakla birlikte yani bunu özel bunun için söylemiyorum ama buraya gelen konuklar bizim çağırdığımız ve görüşlerini ifade etmek üzere gelen konuklar. Bizim bunları dinliyor olmamız onayladığımız anlamına gelmediği gibi onları dinlemek gibi bir yükümlülüğümüz olduğunu da düşünüyoruz" ifadesini kullandı.

Eralp: Sorunlar çözülmeli

Kurtulmuş, Eralp'in daha önce gündeme getirdiği cinsel taciz ve tecavüz örneklerine "münferit" şeklinde değindi. Eralp, bu konudaki görüşlerini şöyle ifade etti:

"Bu konunun yakın bir dönemde gündeme gelmesi 2020 yılında 18 yaşındaki İpek Er'in, uzman çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğradıktan sonra intihara sürüklenmesiyle oldu ama bu tekil bir örnek değil ne yazık ki... Münferit dediniz ama değil. Mesela 2021 yılında Hakkari ve Şırnak'ta uzman çavuş olduğu öne sürülen bir kişinin bazı görüntüleri ifşa etmesi üzerine bir çete yapılanması ortaya çıktı. Bir kadının katledildiği, bir kadının ölümünün şüpheli olduğu ve bir kadının intihar girişiminde bulunulduğu öğrenildi. Sözünü ettiğimiz bu çete tek çete de değil. Meclis'te bu konuların araştırılması için önergeler de verildi ama araştırma yapılmadı. Aileler bunu anlattılar. Bugün barıştan bahsederken bu cinsel şiddet ile böyle işlenen ve cezasız kalan suçlarla buna imkan tanıyan güvenlik algısıyla örneğin koruculuk sistemiyle yüzleşilmesi ve zararların tazmin edilmesinin düşünülmesi gerekilir."

Numan Kurtulmuş: Dili kontrol etmeliyiz

Eralp'in konuşmasını tamamlamasının ardından, Kurtulmuş konuşmacılara dikkat etmeleri gerektiğini hatırlattı. Şu ana kadar gelen tüm görüşlerin dinlendiğini belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Ancak konuşmalar sırasında geçmişin acılarına odaklanarak bugünkü barışı inşa etmemiz mümkün değil. Buradaki herkes, çok farklı görüşler sunarak katılım sağladı. Eğer acılar üzerinden konuşursak, bunun sonu gelmez. Önemli olan, bundan sonra aynı acıları yaşamamak üzere ortak bir kararlılık göstererek hareket etmektir.

Burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni hedef alan suçlamaların fayda sağlamadığını belirtmek istiyorum. Herkesin dikkatli olması gerekiyor. Üslup, fikirlerinizi insanlara aktarma biçiminizdir. Hiçbirimiz, başkalarının fikrini kabul ettirmek zorunda değiliz. Fikirlerimizi belirtiriz, dinlenir, dinlenmeyen dinlemez. Ancak en nihayetinde ortak bir çaba içerisindeyiz. 86 milyon insanın, Türkler ve Kürtler dahil olmak üzere, ortak bir geleceği inşa etmesi için fitneleri bir kenara bırakıyoruz. Terörün son bulması amacıyla elimizden geleni yapıyoruz. Bunun için herkesin diline dikkat etmesi gerekiyor. Fikirlerini söylesin, ama üslubuna da dikkat etsin."

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.