İzmir Aliağa Şakran Kapalı Cezaevi’nde yaşandığı iddia edilen hak ihlalleri, hukukçular ve insan hakları savunucuları tarafından protesto edildi. 28 Mayıs 2025 tarihinde cezaevi önünde bir araya gelen grup, tutukluların temel haklarının ihlal edildiğini öne sürdü.
Ege Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma Derneği (TUHAY-DER) Eş Başkanı Ayfer Yıldırım, son haftalarda mahpuslar ve ailelerinden gelen başvurularda, hak ihlallerinin arttığına dikkat çekti. Yıldırım, "Mahpusların en temel haklarını kullanmalarının dahi engellendiği tespit edilmiştir" dedi. Protestoya Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İzmir Temsilciliği, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve TUHAY-DER temsilcileri ile tutuklu yakınları katıldı. İHD ve ÖHD avukatları, basın açıklaması öncesinde kadın tutukluları ziyaret etti.
Ayfer Yıldırım, Türkiye hapishanelerinde tecrit, işkence, kötü muamele, sürgün, keyfi disiplin cezaları, ağır hasta mahpusların infaz erteleme taleplerinin reddi, sağlık hakkına erişim kısıtlaması, keyfi hücre cezaları ve infaz yakmaları gibi hak ihlallerinin yaygın olduğunu belirtti. Aliağa Şakran Cezaevi’nde bu ihlallerin arttığına vurgu yapan Yıldırım, kadın mahpusların açık görüşte yakınlarına sarılmalarının yasaklandığını ve sarılanlara disiplin cezası verildiğini aktardı. Ayrıca, açık görüşte zılgıt çekenler hakkında da tutanak tutulup disiplin cezası verildiği, zılgıtın slogan olarak değerlendirildiği belirtildi. Yıldırım, koşullu salıverilmelerin keyfi gerekçelerle ertelendiğini, koğuş değişimlerinin yapılmadığını, sıcak suyun düzenli verilmediğini, atölye ve kurslardan yararlandırılmadıklarını, revire ve hastaneye sevklerin yapılmadığını, hastane sevklerinde çift kelepçe dayatması olduğunu ve hastanelerde kelepçeli tutulduklarını ifade etti. Takı takmanın, şort, askılı, düz etek ve kapüşonlu kıyafet giymenin yasaklandığını, el örgüsü eşyaların verilmediğini, saç kesimlerinin ense açık olmayacak şekilde yapılmasının dayatıldığını, keyfi olarak eşyalara el konulduğunu, mektuplara müdahale edildiğini ve keyfi gerekçelerle verilmediğini, dilekçelerin ilgili kuruma gönderilmediğini, görüntülü görüşmeden yararlandırılmadıklarını, temizlik malzemelerinin düzenli verilmediğini, verilen ürünlerin kalitesiz ve az olduğunu, kitap sınırlaması olduğunu, kışın ısıtmanın yetersiz olduğunu, kantin fiyatlarının fahiş olduğunu ve yemeklerin sağlıksız ve yetersiz olduğunu da sözlerine ekledi.
Yıldırım, müdürler ve infaz koruma memurlarının aşağılayıcı, küçük düşürücü ve onur kırıcı davranışlarda bulunduğunu, müdürle ayakta görüşme dayatması yapıldığını, açık görüşlerde ailelere tespih sallayan, hakaret eden ve yüksek sesle konuşarak baskı kurmaya çalışan infaz koruma memurları olduğunu aktardı. Bu durumun baskı ortamını meşrulaştırdığını ve psikolojik şiddet uygulandığını belirten Yıldırım, kadın hapishanelerinde idarenin keyfi uygulamaları nedeniyle mahpusların aile ve özel hayatına saygı hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini vurguladı. Kadınlar için getirilen kıyafet ve saç kesimi gibi düzenlemelerin mevzuatta yer almamasına rağmen idare keyfiyetiyle uygulandığını, kadınların bedenlerine ve kimliklerine müdahale edildiğini belirten Yıldırım, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu ve ilgili tüm kurumları görevlerini yapmaya çağırdı.