Milli gelir pastasındaki pay yarı yarıya düştü
DİSK-AR tarafından yayımlanan son veriler, Türkiye’de asgari ücretin son 20 yıldaki seyrini ve enflasyon karşısındaki konumunu çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Ancak rakamların ötesine bakıldığında, "rekor" olarak sunulan artışların çalışanların cüzdanındaki yangını söndürmeye yetmediği görülüyor. Kağıt üzerinde asgari ücret enflasyonu geçse de, sokaktaki gerçeklik bambaşka bir hikaye anlatıyor.
Enflasyon hesaplamalarındaki makas daralmıyor
Grafikte 2022 ve 2023 yıllarında görülen devasa artışlar (yüzde 72,6 ve yüzde 104,1), ilk bakışta refah artışı gibi görünse de aslında ekonomideki derin bir savrulmanın itirafı niteliğinde. TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon (TÜFE) ile halkın doğrudan hissettiği gıda ve barınma enflasyonu arasındaki makas, asgari ücretlinin "nominal" kazancını hızla eritiyor. Veriler, asgari ücretin artık bir "geçim ücreti" olmaktan çıkıp, Türkiye’de çalışanların yarısından fazlasının hapsolduğu bir "ortalama ücret" haline geldiğini kanıtlıyor.

Artış oranları yoksullaşmayı gizlemeye yetmiyor
2005-2015 yılları arasında daha sakin seyreden grafik, son yıllarda adeta bir dikey tırmanışa geçti. Ancak bu tırmanış bir zenginleşmeyi değil, hiperenflasyon riskini ve satın alma gücündeki dramatik kaybı simgeliyor. 2023 yılındaki yüzde 104'lük artışın, 2024 yılında yüzde 70'lere gerilemesi ve 2025 beklentilerinin daha da düşük tutulması, "ücret-fiyat spirali" bahanesiyle faturanın yine işçiye kesileceğinin sinyallerini veriyor. Devletin resmi rakamları dahi, yapılan zamların bir sonraki ayın kirasına ve faturalarına yetmediği bir ekonomik iklimi gizleyemiyor.
Hedeflenen enflasyon tuzağı ve işçinin payı
Ekonomistlere göre asıl tehlike, asgari ücretin artık gerçekleşen enflasyona göre değil, "hedeflenen enflasyona" göre belirlenmek istenmesi. DİSK-AR’ın grafiği, geçmişteki zamların dahi hayat pahalılığı karşısında ancak "nefes aldırmaya" yettiğini gösterirken, gelecekte yapılacak düşük oranlı zamların emekçiyi yoksulluk sınırının çok daha altına iteceği aşikardır. Sermaye gruplarının maliyet artışı şikayetleri arasında, emeğin milli gelirden aldığı payın her geçen yıl gerilemesi bu tablonun en karanlık tarafı.