(ANTALYA) - 62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, katılımcılara belgesel gösterimleri ve keyifli söyleşiler sundu. İlk günün belgeselleri arasında, ünlü yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı'yı konu alan "Filos', Kurtuluş Savaşı gazisi, 101 yaşındaki efsane futbolcu Galip Haktanır'ı tanıtan "Vefalı Galip" ve Ankara'daki soğan hasadı işçilerini anlatan "Işığın Hasadı" yer aldı.
Belgesel gösterimleri festivale damga vurdu Festival, ilk gününe özel belgesel gösterimleri ile başladı. Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Perge Salonu'nda, "Işığın Hasadı" belgeselinin yönetmeni Esin Özalp Öztürk, seyircilerle buluştu. Filmde, Ankara'daki soğan hasadı işçilerinin yaşam koşulları anlatılırken, Öztürk izleyicilere projeye dair deneyimlerini aktardı. Yönetmen, "Çekimlerin ilk üç gününde kadınlarla iletişim kurmakta zorlandım. Ama sonra açıldılar. Film bittikten sonra bir salon tutup önce onlara izlettim, "Abla, bu kadar güzel olacağını bilseydik seni bu kadar yalvartmazdık" dediler. En çok Latin Amerika'daki izleyiciler şaşırdı; orada tarım işçiliği hikayelerinin yaygın olması nedeniyle kendilerini belgeselle bağdaştırdılar. Avrupa'daki izleyiciler ise "Artık marketten soğan alırken başka bir gözle bakacağız ve israf etmeyeceğiz" dedi." şeklinde konuştu.
Galip Haktanır'ın hikayesine dikkat çekti Öztürk, salondaki bir çocuğun "Işıklı günler görecek miyiz?" sorusuna, "Tanıştığımızda 96 yaşındaydı. Apartman yöneticisiydi ve her hafta Darüşşafaka'nın toplantıları için karşı yakaya geçerdi. Zamanları çok farklıydı; Galip Ağabey 1937'de futbola başladığında, formalarında sırt numarası yoktu. Kural değişiklikleri yoktu! Bu yüzden hep aklımdaydı ama ancak 101 yaşındayken bu projeyi gerçekleştirdik." şeklinde yanıt verdi.
Haktanır'ın notları bir kitap oldu Filmin danışmanı Fethi Aytuna, Haktanır'ın tuttuğu notları toplama isteğini kendisine ilettiğini ve İletişim Yayınları tarafından basılan bir kitap haline geldiğini aktardı. Aytuna, "Futbol hayatından sonra not tutmaya başlamış, ama yine de o dönemle ilgili bilgiler taşıyor. Haktanır'ın hafızasının güçlü olması bizim için büyük şans." dedi.
Yönetmenden arşivlerin yetersizliğine vurgu Yönetmen Demirkıran, Haktanır ile ilgili bilgiye nasıl rastladığını paylaştı: "Galip Ağabey, Darüşşafaka ve üniversite mezunu. Türkiye'de az sayıda üniversite mezunu var. Tesadüfen Ayhan Işık'ın "Cingöz Recai" filmini izledikten sonra, Ayhan Işık'ın biyografisini okurken bir röportajına denk geldim. "Nişantaşı Ortaokulu'nda okudum, çok değerli hocalarım vardı." diyordu. Bu durumu belgeselin uluslararası alanda ilgi görmesini hem mutlu hem de şaşırarak karşıladım."
Zamanla ilgili düşünceleri Ulu, Cevat Şakir'in etkisi üzerine, "Bodrum'a Bodrum yapanın Cevat Şakir olduğunu bilmemiştim. Okudukça derinleştim ve kendi projemi durdurup bu belgesel için çalışmaya başladım." diye belirtti. Halikarnas Balıkçısı'nın hayatımıza hala ışık tuttuğunu ekledi.
“Cevat Şakir denizden yoksun bir yere gönderilseydi, yaşadığı metamorfoz nasıl olurdu?” sorusuna Kutup, yaşadığı dönüşümü şöyle açıklıyor: "İstanbul'dan, Afyon'dan sonra Bodrum'a geldiğinde denizle buluşmuştu. Başka bir yere gitseydi de denize çıkmanın yolunu bulurdu."
Yönetmen eşi Tekeoğlu ise, "Eğer Bodrum'a değil de Sinop'a gitsaydı, orayı da Bodrum yapardı; çünkü o ruhu taşıyan bir insan." ifadelerini kullandı.
Ulu, Hakanır'ın yaşadığı dönemin şartlarını göz önünde bulundurmanın önemli olduğunu sözlerine ekledi.