Haber: Emine DALFİDAN
(ANKARA) - DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun yürüttüğü çalışmaların Suriye'deki SDG durumuyla yakından ilgili olduğunu vurguladı. Babacan, "Abdullah Öcalan, bu örgütü ilk kuran kişidir. Sürecin tarihi boyunca Öcalan'ın kamuya açıklamaları ve örgüte gönderdiği mesajlar süreç üzerinde önemli etki bıraktı. Öcalan'ı yok saymak, bu sürecin ilerlemesini gerçekçi kılmaz. Dolayısıyla, Öcalan'ın bu konudaki görüşleri ve komisyona iletmek istediği mesajların aktarılması büyük önem taşıyor" ifadelerini kullandı.
Ali Babacan, gündemdeki konularla ilgili ANKA Haber Ajansı'na değerlendirmelerde bulundu. TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'ndaki gelişmeler hakkında görüşlerini belirtti.
"Bu süreç ne zaman tezahür etti? Geçen sene tam 1 Ekim'de Sayın Bahçeli'nin DEM milletvekillerinin elini sıkmasıyla Meclis’in açılış günü. Hatta Sayın Bahçeli pek çok muhalefet partisi lideriyle normalde olmayan bir samimiyetle ve sıcaklıkta diyaloglar geliştirdi. Biz dedik ki "Bu bir tutum değişikliği olabilir." Ama arkasından yaptığı grup konuşmalarındaki ‘çatışma çözümü’ ile ilgili verdiği ipuçları aslında bizim bu gelişmeyi erken aşamasında tespit etmemiz açısından önemli oldu.
Arka arkaya yaptığı grup konuşmalarına baktığımız zaman ki onların da deşifresini çıkarttık, ben ilk gün olağanüstü toplantı yaptım arkadaşlarımızla. Dedim ki ‘Burada bir şey var, bunlar MHP'nin cümleleri değil. Sayın Bahçeli'nin metin yazarlarından böyle şeyler çıkmaz. MHP'nin kurumsal yapısı içerisinde bunu bu detayda çalışacak bir şey de yok.’ Bir-iki akademisyen işaret ettiler ama dedim ki ‘Bu bir-iki akademisyeni işi değil başka bir şey. Bunun arkasında kuvvetle muhtemel bir devlet çalışması var.’ "Devlet birimi çalışmış, Sayın Bahçeli'ye de bunlar verilmiş" diye ilk gün öyle tespit ettik ve ilk günden itibaren dedik ki çok önemli bir mesele. Eğer yüzde 5 bile çözüm ihtimali varsa biz o yüzde 5 ihtimali bile destekleriz diye başından desteğimizi açıkladık. Çünkü çalışma kapsamlı bir çalışma ve bizim kendi tecrübelerimizden de baktığımızda sonuç verebilecek bir çalışma olduğunu gördük açıkçası. Sayın Erdoğan bile topa çok sonra girdi hatırlıyorsanız. Yani aylar sonra küçük küçük cümlelerle konuya değinmeye başladı. En sonunda da destek veriyor ama verdiği destek bile her an yarın sabah fikrini değiştirebilecek nitelikte bir destek."
"İki tane Aralık hedefli süreç var"
Terör örgütü PKK'nın fesih kararı ve sembolik silah bırakma girişimlerine dikkat çeken Babacan, sözlerine şöyle devam etti:
"Şu anda gündemde sadece ne var aslında? Örgütün feshi, silahlarını bırakması ve sadece karar değil, fiili uygulama açısından da PKK diye bir örgütün artık olmaması. Süreç bu. Tabii örgütün olmaması derken örgüt elemanları ne olacak? Örgütün tamam, kurumsal niteliği bitiyor ama örgüt elemanları ne olacak? Şu anda komisyona verilen ilk görev bu. Hükümlüler var, dağdakiler var, Avrupa'dakiler var. Bunlar ne olacak? Komisyonun gündemi bunlar.
Fakat unutmayalım ki bir de eş zamanlı devam eden bir Suriye meselesi var. Suriye'de SDG ile Şam yönetiminin arasında Mart ayından bu yana devam eden bir görüşme trafiği var. Martta yapılan anlaşmada uygulama için son tarih Aralık ayı konulmuştu. Bizim komisyon kurulurken de komisyonun süresi yine Aralık ayı olarak sınırlandırılmıştı. Tabii ki komisyon uzatma kararı alabiliyor ama iki tane Aralık hedefli süreç var. Bunlar birbirinden bağımsız süreçler değil. Yani hiçbir zaman ilan edilmiş olmasa da burada zımni bir paralel süreç işliyor aslında. Bu son haftalara baktığımız zaman SDG ile Şam yönetimi arasındaki görüşmelerde inişli çıkışlı bir grafik görüyoruz. Bazen anlaşmaya daha yakın şeyler söyleniyor ama bazen de her an çatışma çıkabilecekmiş gibi gerilim de söz konusu olabiliyor.
Mesela bundan bir ay önce bana sorsanız ‘yüzde 50-50 çatışma’ derdim. Ama bugün sorsanız, şu son gelişmelere baktığımızda "çatışma ihtimali biraz daha zayıfladı, anlaşma ihtimali biraz daha yükseldi" diye okuyorum.
Tabii orada SDG'nin ne olacağıyla ilgili nihai bir karar vermeden bizim bu komisyonun çalışmalarını tamamlaması bana göre zor olur. Her ne kadar bazıları "İkisi birbirinden bağımsızdır, birbirine karıştırılmalıdır" diyor ise de bütün bu süreci Bahçeli'ye getiren, Meclis'e getiren ve koordine eden devlet kurumları sadece bu süreçle ilgili çalışma yapmıyor. Aynı zamanda Suriye ile ilgili de çalışmalar yapıyorlar. Dolayısıyla burada bir zımni paralellik var. Umarım ki Suriye kaynaklı bir sorun çıkmaz. Umarım ki Suriye'deki olumsuz gelişmeler bizim bu iç sürecimizi etkilemez.”
"Komisyon, terör sorununu ve örgüt meselesini çözmeden hak ve özgürlükler konusunda çalışmaya başlamamalı. Mevcut aşamada bu mümkün değil. Komisyona sunum yapan kişilere ve kurumlara baktığımızda, örgütün geleceği konusunda öneri getiren çok az kişi var. Çoğu insan hak ve özgürlükleri üzerinde konuşuyor. Kürt sorunu ve onun detayları hakkında endişeler öne çıkıyor. Örgütle ilgili konular, teknik, hukuki ve güvenlik birimleri tarafından masaya yatırılmalı. Dolayısıyla örgütün geleceği hakkında ne olacağını tahmin ediyoruz ama şu anda öncelikle Suriye'deki duruma odaklanmalıyız."
"Sadece terörden değil Bahçeli, hak ve özgürlüklerden de bahsediyor"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bu süreçteki açıklamalarına işaret eden Ali Babacan, şöyle konuştu:
"Bununla ilgili Bahçeli'nin konuşmalarında pek çok önemli ayrıntı var. Kürt meselesi ve çözüm ile alakalı ilginç cümleler bulunuyor. Milletvekilimiz Mehmet Emin Ekmen'in bu konuyu derleyen bir çalışması var. Bahçeli, sadece terörden değil, hak ve özgürlüklerden de bahsediyor. Devletin güvenlik birimleri hak ve özgürlük konusunu tam anlamıyla çözmüyorsa, aslında bu konu üzerinde çalışmaların yürütüldüğünü anlamaktan da uzak değiliz. Bu alanda bizim de 354 maddeden oluşan kapsamlı bir taslağımız var. Bu, Türkiye'deki en geniş boyutlu çalışmalardan biri.
Sonuç olarak, bu aşamada bu terimleri gündeme getirmek uygun değil. Öncelikle terör ve örgüt meselelerini tamamlamak lazım. O defter kapatılmalı. Sonrasında komisyonun diğer konular üzerinde daha fazla çalışmasına imkan tanınmalıdır. Komisyon kurulduğundan bu yana 2 ay geçti. Bu süre zarfında birçok dinleme yapıldı. Peki bu dinlemeler neden yapıldı? Önerilere bakmalısınız; dağdakilerin durumu, Avrupa'dakilerin konumu veya Öcalan'ın durumu hakkında konuşan çok az kişi var. Çoğunluk hak ve özgürlük konusunu öne çıkarıyor. Çünkü bizim esas meselemiz bu. DEVA Partisi olarak PKK'nın artık tarihsel bir organizasyon olduğunu sürekli dile getiriyoruz. "Bugünün Türkiye'sinde PKK'nın varlık sebebi büyük ölçüde ortadan kalkmıştır" diyoruz. Hızlı ilerleme de bu nedenle mümkün oldu. Ancak PKK, tek başına ele alınamaz; bu konu oldukça hassas ve önemli.
Komisyonda, terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın dinlenmesine ilişkin tartışmalar olduğu hatırlatılınca Babacan, şu şekilde yanıt verdi:
"Abdullah Öcalan bu örgütü ilk kuran kişi. Sürecin başından bu yana Öcalan'ın kamuoyuna açıklamaları ya da örgüte gönderdiği mesajlar süreç üzerinde etkili oldu. Öcalan'ı yok kabul edip de bu sürecin işlemesi gerçekçi değil. Dolayısıyla Öcalan'ın bu konudaki görüşleri, komisyon vermek istediği mesajlar, bunların bir şekilde komisyona iletilmesinde büyük fayda var. Komisyona söylemek istediği bir şeyler varsa komisyona iletilsin. Ama bunun daha çok tartışma konusu olan, yöntemi. İşte "Komisyon içerisinden bir beş kişilik heyet kurulsun, onlar İmralı'ya gitsin dinlesin" veya "Öcalan komisyona gelsin, ifade versin görüşlerini söylesin" diye. Yani işin daha çok lojistiği tartışılıyor. Bir tartışılsın bakalım. Bizim ‘şöyle olsun, böyle olmasın" diye çok katı bir tutumumuz yok bu konuda. Ama eğer komisyon içinden bir beş kişilik heyet olacaksa o heyette mutlaka MHP ve AK Parti de olmalı. Yani bunun bir siyasi yükü olacaksa tamamen muhalefete yüklenmiş bir yapı olmamalı.
Benim şahsi görüşüm, bir şekilde Öcalan komisyona şeyler söylemek istiyorsa bu bir şekilde iletilebilir. Bunun yöntemine de komisyon kendisi karar verebilir. Yani biz hangi yöntemle Öcalan'ın görüşlerini burada komisyona aktaralım ya da komisyona mesajı neyse komisyona olan mesajı şu yöntemle aktarılsın, bunlar çalışılabilir. Yani eğer amaç buysa bunun yöntemi, yolu çok. Ama tekrar ediyorum, bütün bu olanlar bu son sorunuz da dahil Suriye'den bağımsız değil. Hep öyle düşünmek lazım. Suriye'de işler ne kadar kolaylaşırsa, işler ne kadar barışçıl yöntemlerle bir çözümün yoluna girerse bizim bu iç sürecimiz de o kadar kolay ve o kadar sorunsuz olur. Sistem tıkır tıkır işler.
Aslında her aşamada Suriye'ye herkes şöyle bir dönüyor bakıyor orada ne oluyor diye. ‘Tamam ama SDG.’ ‘Tamam ama Şam'da SDG.’ Yani arka planda bu bağ hep var. Bunu yok sayamayız."
"Suriye'de iş bir iç çatışmaya dönerse, hele hele Türkiye'nin de müdahil olduğu nitelikte bir çatışmaya dönerse içerideki süreç durur"
"Süreç başarıya ulaşacak mı" sorusunu Babacan, şu şekilde yanıtladı:
“Suriye'deki gelişmeler büyük bir öneme sahip. Suriye'de, Allah korusun, böyle bir durumun yaşanmasını istemiyoruz. Fakat bir iç çatışmaya dönüşürse ve Türkiye'nin de dahil olduğu bir çatışma olursa, iç süreç işlerliğini kaybeder. İşlerin durması kaçınılmaz olur. Her şeyin durmasını beklemek bana göre zor. Yani bu durumda süreç tamamen sona ermez ama ilerleme aşamaları yavaşlar. Belki ilerleyebilir ya da durabilir, bunu bilemeyiz. Ancak şu ana kadar bir kazanım elde ettik ve bunu unutmamak lazım. Bu kazanım küçümsenecek bir şey değil. Suriye'de işler kötü gidebilir ama bu kazancın büyük ölçüde korunacağına inanıyorum. Suriye'deki sorunlar çözülünce, her şey tekrar adım adım devam edecektir diye düşünüyorum."